19 Mart 2013 Salı
Hikmet Çetinkaya * Mehmet Akif Ersoy
Cuma günü bir günlük toplantı için Ankara'ya gittik. Figen'le harala gürele hava alanına vardıktan sonra toplantı yerini bulmak için Ankara'da dört döndük.
İşlerimizi yoluna koyup etrafa bakmaya başlayınca, toplantı salonunun yanındaki Mehmet Akif Ersoy köşesi dikkatimi çekti. Yıllar önce, Ankara'ya geldiğimde de atölyesini gezdiğim Hikmet Çetinkaya'nın bir gelincik tablosunu daha gördüm. Mehmet Akif Ersoy düşünülerek yapılmış, Üzerinde kitaplarının ve şiirlerinin olduğu bir tablo.
2011 yılı Mehmet Akif Ersoy yılı olarak ilan edildi. Her yılın 12 Mart haftası'da Mehmet Akif Ersoy'u anma haftası olarak geçiyor. Özetle, yıllar sonra Ankara'ya geldiğimde de tam zamanında geldiğimi hissettim.
Çanakkale Şehidlerine
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
- Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,
Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupalı"
Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya'yla beraber bakıyorsun; Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani tauna da zuldür bu rezil istila...
Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı! hayasızcasına,
Maske yırtılmasa hali bize affetti o yüz...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.
Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman o orduyu seyret ki, bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram?
Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam.
Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Huda'nın ebedi serhaddi;
"O benim sun'-i bediim, onu çiğnetme" dedi.
Asım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.
Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makber'i kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...
Seni ancak ebediyetler eder istiab.
"Bu, taşındır" diyerek Ka'be'yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsan oradan;
Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki, a'sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif Ersoy
12 Mart 2013 Salı
Belek'te Sahilde Çöpler * Midway Island
6 Mart 2013 Çarşamba
En İyi Sen Ol!
EN İYİSİ SEN OL !
Dağ tepesinde bir çam olamazsan,
Vadide bir çalı ol. Ama,
Dere kenarındaki en iyi küçük çalı sen olmalısın.
Çalı olamazsan bir avuç ot ol.
Bir yola neşe ver.
Bir nilüfer olamazsan bir saz ol. Ama,
Gölün içindeki en canlı saz sen olmalısın.
Hepimiz kaptan olamayız, tayfa olmaya da mecburuz.
Burada hepimiz için birer iş var.
Cadde olamazsan, sokak ol.
Kazanmak ya da kaybetmek ölçü değildir
Her ne isen onun en iyisi sen ol...
Ralph Waldo Emerson( 1803 - 1882 )
İmza: Kızın kitabını okuyorum. Ebru Yavuzkal'ın yazısını okuyunca, çok hoşuma gitti. Sizinle paylaşmak istedim.
Ebru Hanım'a olduğu gibi, babamında bana aşıladığı değerlerin bir özeti.
Dağ tepesinde bir çam olamazsan,
Vadide bir çalı ol. Ama,
Dere kenarındaki en iyi küçük çalı sen olmalısın.
Çalı olamazsan bir avuç ot ol.
Bir yola neşe ver.
Bir nilüfer olamazsan bir saz ol. Ama,
Gölün içindeki en canlı saz sen olmalısın.
Hepimiz kaptan olamayız, tayfa olmaya da mecburuz.
Burada hepimiz için birer iş var.
Cadde olamazsan, sokak ol.
Kazanmak ya da kaybetmek ölçü değildir
Her ne isen onun en iyisi sen ol...
Ralph Waldo Emerson( 1803 - 1882 )
İmza: Kızın kitabını okuyorum. Ebru Yavuzkal'ın yazısını okuyunca, çok hoşuma gitti. Sizinle paylaşmak istedim.
Ebru Hanım'a olduğu gibi, babamında bana aşıladığı değerlerin bir özeti.
2 Mart 2013 Cumartesi
Cornelia De Luxe Resort
Perşembe sabahı sabah 04:30 da kalkıp 05:15 te servise binip Antalya yolculuğumuz başladı. Belek'e varmak düşündüğümden uzun sürdü. Çınar bizimle gelmek istememekte haklıymış. Oğlum, sekiz saat yolu duyunca hemen vazgeçti. Yaz tatilinde de uzakta bir yere gidemeyeceğimiz kesinleşti. Belek'e geldiğimizde bir aktarma daha yaparak otele vardık.
Geldiğimizde bizi küçük bir ekip karşıladı ve işlemlerimizi halletti. Otel müsait olduğu için "junior suite " oda verdiler. Odamızı çok beğendim. odaya girişte özenle hazırlanmış bir meyve tabağıyla karşılaşmak dinlendirici oldu. Yok yok, asıl dinlenme jakuziyi doldurup, içine banyo köpüğü atınca başladı.
Otel çalışanları, insana kendini çok iyi hissettiriyorlar. uzun uzun hapşuruklarımı duyduktan sonra, oda servisinin 24 saat ve ücretsiz olduğunu söylediler. Bıkmadan usanmadan, bana çay, meyve taşıdılar. odadan uzun süreler çıkamadım.
Çıktığımda, havuza girmek istedim. yüzmek psikolojime direk uyuşturucu gibi bir etki yapıyor. Tüm günlük rutinlerimi, sıkıntılarımı, dırdırlarımı unutup, kendimi suyla dolu olan hacme bırakıyorum. Yüzdükçe açılıyorum, içimde açılıyor. Kış sezonunda geldiğimiz için kapalı havuzu kullandım. Havuzun küçük bir kısmını dışarıya doğru yapmışlar. Kapalı havuzdan yüzerek dışarı çıkabiliyorsunuz. bu sayede yağmurlu olan Antalya günlerinde , yağmur altında da havuz keyfi yapılabiliyor. Denedim, süpper.
Fıtness bölümünde daha önce kullanmadığım, değişik 1-2 alet gördüm. Yarım saatlik yürüyüşün ardından, stepin değişik bir versiyonu olan ay yürüyüşü yaptım. Salona girdiğinizde size hemen havlu ve su veriyorlar. Üstelik çok ilgili bir yetkilisi var. Her aletin yanında bir sprey vardı. Ne olduklarını sordum. Bana eğer teriniz damlarsa spreyi sıkın dedi. Hemen her köşe başına da kağıt havlular koymuşlar. hijyen için spreyi sıkıp kağıtlarla silip atılması bekleniyor. Güzel bir düşünce. Anonim kullanım için bu kadar olanak veriliyorsa, kullanmak lazım.
Akşamları Harmoni Bar'da canlı müzikte Ömür'ü dinledik. Merak ettiğim kokteylleri, ithalatını yapıp tadını merak ettiğim, ya da bu nasıldır dediğim şeyleri denemek için bir fırsat oldu.
Mesela pina colada nasıl meşhur olmuş anlamadım. O kadar hindistancevizi ve hindistancevizli ananas lı şeylere bayılırım. İçim bunaldı.
Beni şaşırtmayan değişmez lezzet Martini Bianco ve diğer kardeşleri. Heryerde insana neşe veren değişmez aromaları.
Saat 15:30 da plates/aerobik dersleri vardı. Türkçeyi çok az konuşabilen Ukrayna ya da Rus uyruklu olduğunu tahmin ettiğim bir bayan ders verdi.Sınıfta bir alman bayan, birde ben varım. Alman bayan ya ingilizce bilmiyordu ya da ingilizce bilsede almanca cevap veriyordu. Karar veremedim. Yinede üç farklı dilde biz, tarzanca ingilizceyle anlaştık. Yarım saat sürmesi beklenen plateste, hocamız bizde ışık gördü ve 1 saat yaptı. İkinizde iyisiniz, yarın yine gelin dedi. Alman teyzeyle ben yüzümüzde kocaman gülümsemeyle bakakaldık. Çünkü hem canımızı okudu hemde ertesi güne çağırdı ?!?
B kadar spordan sonra odamda dinlenmek istedim. Oeldeki wireless sayesinde dailymotion ve youtube dan istediğim müzikleri dinledim. Müzik dinlemeyi özlemişim. Yani şöyle, hakkını vererek müzik dinlemeyi özlemişim. Birşeyler yaparken hep dinliyorum. Ama konsantre olarak dinlemek çok hoşuma gitti.
Özetlemek gerekirse biz dört günlüğüne buraya geldik. İkinci bir balayı gibi oldu. Balayımızda Club Sultan'daydık. On yıl sonra, gerçekten o kalitede başka bir otel bulduğuma sevindim.
İki oteli kıyaslamıyorum. Bana hissettirdiklerini kıyaslıyorum. Cornelia'yı çok beğendim. Herkese gönül rahatlığıyla tavsiye ederim. Gerçekten müşteri memnuniyeti odaklı çalışıyorlar.
Yemeklerden hiç bahsetmedim mi? Şeflerine her akşam yemekler için teşekkür ettim. İki akşam tandır,elbasan tava, soğan yahnisi gibi eşimin sevmediği yemekleri yedim. Hepsi enfesti. Tüm yemekler birinci sınıf. Yemeklerde İdol Şarapçılığın kalite şarapları sunuluyor. Yok ayran içeceğim derseniz, oda kalite ayran :)
Sabah kahvaltılarında da yok yok. Yinede her otele gittiğimde aradığım şeyi burada da aradım ve buldum: vişneli yoğurt. Genelde yol/değişiklik gibi şeyler benim biyolojimi etkilemez. Artık bunun vişneli yoğurda da bağlı olduğunu düşünüyorum. Çünkü yoğurttaki faydalı bakteriler enteritle savaşta önemli. Vişnede güçlü bir meyve. Bende kalsiyum/magnezyum eksikliği var. Eğer süt ürünü belli bir süre tüketmezsem kramplar giriyor ve ayaklarım çarpılıyor. Bunun için değişik eczacılık ürünleri, solüsyonlar içebilirsiniz. Ya da benim gibi süt ürünleri tüketip onbeş dakika geçmesini bekleyin. Bir oteldeysem koca bir kase vişneli yoğurt yerim. Neden bizimkilerde üretmiyorlar acaba. Belkide taze tüketilmesi gerekiyordur.
Yaz için otelin daha da janjanlı olduğu söyleniyor. Hem odaların arasında dolaşan havuz açılıyormuş. Odanızın balkon kapısından direk havuza girmek süpper olsa gerek. www.etstur.com gibi adreslerde erken rezervasyon fırsatı var. Burada beş yıldır her tatilini burada geçirdiğini söyleyen insanlarla tanıştım.
Tatlılarda çok güzeldi. Fıstıklı, cevizli tatlılarına doyamadım. Baklava ve fıstık sarma gibi şerbetli tatlıları enfes. File yer fıstığından yaptıkları, resimle gördüğünüz tatlıda değişikti.
Turunç ağaçlarının dışarıdan görüntüsü.
İçeriden görüntüsü.
Muz ağaçları budanmış.
Sarmaşıklar canlanıyor.