26 Mayıs 2010 Çarşamba
Yaza doğru
Merhabalar,
Yaza yaklaşırken İzmir'in havasına uymanın imkanı olmadığına karar verdim. Bir günde dört mevsim yaşayıp başı sürekli ağrıyan, yorgun bir halk olduk. Dış mihrakların gevur izmiri yok etme planlarının bir parçası olabilir mi? Ya da dondurmacıların, ballı badem satanların, kağıt helvacıların, tröstlerle anlaşıp bizi şaşalatıp daha çok satış yapma planları olabilir mi? Komplo teorisi diye bir kitap yazsam sanırım satmaz :)
Bu Cuma yılın ilk siftahını yapıp denize gireceğim. Bu haftaki en büyük hayalim denize girmek. Hep aynı şekilde hayal ediyorum; kaldırma kuvveti,hafiflik hissi, ayaklarımın arasında gıdıklarmış gibi akan serin su.... Cuma akşamı iş çıkışı Sabiha Annemler beni iş yerinden alacak ve yazlığa gideceğiz. Annemler Çınar'ı özlemiş olacaklar, onunla bahçede oynarlarken bende bisiklete atlayıp sahile gideceğim. Ya da bisiklete binmem, keyifli keyifli yürürüm. Akşam denizi çarşaf gibi olur. Belki haşlanmış mısır satan birini bulur, kumda, mısır yerim :) Gün batımını izleyeceğim.
Cumartesiyse oğlumla denize gideriz ve saatlerce oynarız. Evlerin kenarından geçerken sarkan dallardan meyve toplarız. Dönüşte bahçe hortumuyla oynar, hem bahçeyi sular hemde kumumuzu temizleriz... Yaparız ederiz... Bu hafta işler yoğunlaşıyor. Hala GDO yönetmeliğini sindirerek okuyamadım. Bu hafta beni ayakta tutan şey; oğlumla hafta sonu hayalleri. Ananesine hediye olarak çilli begonya götüreceğiz. Çınar'la bahçeye çiçekler ekeceğiz. Evde onları nasıl taşıyacağımın hazırlıklarını yapıyorum. Yarın görüşürüz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız İçin Teşekkürler