Merhabalar,
Bugün güzel bir İzmir günü. Bu sıcakta soğuk hava deposundan tereyağ aldım. Sabahtan bu serin ortamlarda çalışmak bana iyi geldi. Öğlen Forum'da Mothercare'e gittik. Her ayın 15 inde pırlanta günü yapıyorlar. Belirli ürünlerde %50 indirim oluyor. Mothercare'i soyduğumuzu zannederken, kasada soyulduğumuz hissine kapıldım. Figen Kaan'a bir sürü şey aldı, Canan'a göre hamile giysileri baktık ama şortlarda beden kalmamıştı. Daireye geldiğimizde aldıklarımızı arkadaşlara gösterdik, bir zaman sonra ortadan kayboldular. Oraya buraya baktık yoklar :) Yarım saat sonra eli kolu dolu olarak Hasan geldi. Bizim tatlı babamız küçük kızına, özenmiş, elbiseler, pijamalar almış. Önümüzdeki ay dairedeki gönüllü, özençli babalarıda alıp Mothercare'e gideceğiz.
Biraz önce veteriner hekimlerden bizimle yaşıt Emre'nin tayini Ankara'ya çıkmış, onun kutlamasından geldik. Güzel pastalarımızı yedik, kolalarımızı içtik. Herkesin yüzü gülüyordu. Uzun zamandır birinin tayini çıktı, gidiyor diye sevinmiyordum. Aslında sevdiklerim gidiyor diye genelde üzülüyorum. Giden gelmiyor. Herkes gitmek istiyor. Çalıştığım yerde kimse işinden memnun değil. Çok fazla işimiz var, vakit hiçbir zaman yetmiyor ve riskli bir iş. Aslında sorun zaman değilde işin riskli olması. Biz Figen'le üzarimizdeki stresi dağıtmak için elimizden geleni yapıyoruz. Kafamıza birşey takmadan hem iş yapıp hemde gülmeye çalışıyoruz. Hayata karşı gülüyoruz. Güzel bir bakış açısı değil mi? Müdahale edebildiğimiz, yönlendirebildiğimiz kadar yaşamın çarklarını döndürüyoruz. Bazende "amaaaan! pıp!" diyip gülüyoruz. İnsanı bu davranış rahatlatıyor. Herşeyi kafaya takmamak lazım, gülüp geçmek lazım bazen. Eskiden Mesut'tla Ahmet'te vardı. Öğlenler hep beraber olurduk. Yada hep beraber çalışırdık. Hatırladığım tek şey güldüğümüz, eğlendiğimiz. Ben ilk geldiğim zamanlar Bir İbrahim Abimiz vardı (ki artık emekli), o kadar çok işimiz olurdu, "sağlık olsun be Aslı, ara ver sonra yaparız" derdi. Birer çay içerdik, yine yumulurduk işlere. Beni hiç bir zaman strese sokmadı, başkalarının tembelliğinden yakınmadı. Sadece yaptığımız işten ve yapacaklarımızdan şevkle bahsederdi. Bana güç verirdi onun tavrı. Mesut, Ahmet, Figen, İbrahim Abi... düşünüyorumda ortak özellikleri olumlu ve çalışkan insanlar olmaları. Başkalarının tembelliklerini gözlemleyenler, bunu dile getirenler enerjimi söndürüyor. Yeni gelen yaklaşık 20 kişiyiyse tanımıyorum.
Dün yeni iki kitap aldım:
Biri Tesla'nın Kutusu, diğeriyse Ahmet Ümit'in İstanbul Hatırası. "Tesla'nın kutusunu" okurken Tesla'ya merak saldım. Hem bir mucit, hem bir mistikmiş. Radyo dalgalarını bir materyalist bulamazdı zaten. Mistik birinin hayali olabilir.
Meraklısına ipucu: http://tr.wikipedia.org/wiki/Nikola_Tesla#Philadelphia_Deneyi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız İçin Teşekkürler