Merhabalar,
Geçen gün Ankara'da şöyle bir tur atayım dedim. Kızılay'da öylece dolaşmak istemedim. Zaten Hikmet Çetinkaya atölyesinide ziyaret etmek istiyordum. Önce metroya sonrada sora sora Çankaya otobüsüne bindim. Hikmet Çetinkaya'nın atölyesinin olduğu yer çok güzelmiş. İçeride çok fazla resim yoktu. Bodrumda sergi olduğu için çoğunu oraya taşımışlar. Yokuşu tırmanıp CHP binasını ve Aydın Doğan Vakfı'nı geçtim. İçimde bir ses "Acaba Kılıçdaroğlu, Kemal Anadol falan şuradan çıkarmı ki?" dedi durdu. Yokuşun sonuna geldiğimde aklımda "papazın bağını" bulup, çay içmek vardı. Nasıl ankaralılarla karşılaştıysam kimse yerini bilmiyordu. Önümdeki parka gireyim bari dedim, ilk girişteki bitki yoğunluğundan buranın "botanik bahçesi" olduğunu anladım. Hemen içimden eşim İlker'e bizi Çınar'la buraya getirmediği için küfrettim.
Çocuğunu gezdirenler, havuz başında kitap okuyanlar, güvercinler... Herşey cennetten bir köşede olduğumun kanıtıydı. En çok minyatür elma yerken, gelin ve damadı gördüğümde şaşırdım. Bir rüyadaydım, birazdan saat çalacaktı ve hemen hazırlanmaya başlayacakım. Çimdikledim kendimi, acıdı :) Gelinse tüm neşesiyle çimenlere yattı, damat eline çiçeğini verdi ve resim çekilmeye başladılar.
Onlara mutluluklar dileyip hayallerin bahçesinden çıktım. Papazın bağından ümidimi kesip Hoşdere'ye yöneldim. Uğramayı planladığım bir yer daha vardı. En sevdiğim şeylerden biri adres aramaktır. Tüm algılarınız açık halde o çevrede dolaşırsınız. Bu gün olduğu gibi en değişik yerleri hep adres ararken bulmuşumdur. Hoşdere üzerinde de adres ararken gemi şeklinde dizayn edilmiş bir ev ve Perez parkını buldum. Şimdi ne olmuş Perez parkına diyebilirsiniz. Parka girdiğimde kulaklarımda Trt 'den tanıdık bir melodi gelmeye başladı, birde tanıdık bir yüz: Seynan Levent'in güleç yüzü.
Akşama Doğru programını özlediniz mi?
Ben gerçekten çok özlemişim, yeni farkettim. Bu program farkında olmadan beni ne kadar etkilemiş. Perez parkına geldiğimde Seynan Hanım'ın sesinden yıllar önce izlediğim bir program canlandı gözümün önünde. Aklımın bir oyunu değilse birde şiir vardı.
ALACALI TÜY SORGUÇLAR
Kadehte nasıl
Altın kabarcıkla
Fıkırdarsa ruhu
Saydam şarabın;
Denizde nasıl
Beyaz bir sırt gibi eğmeçlenerek
Köpürür,
Sonra yatışırsa dalga;
Ovada nasıl
Hoplayıp zıplarsa taylar
Oynayarak ve ışıldayarak
Sabahları;
Kah ansızın kişneyerek
Kah dörtnala fırlayarak
Salarak gür yelelerini
Rüzgara;
İşte öyle
Fıkırdıyor bende de düşünceler,
Sokuluyorlar ayaklarına senin
Altın köpükler benzeri;
Ya da uysalca
Baş eğiyorlar oğlum
Önünde senin
Alacalı tüy sorguçlar gibi.
Jose MARTI
Çeviren : Ataol BEHRAMOĞLU
Meraklısı İçin:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Jos%C3%A9_Mart%C3%AD
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız İçin Teşekkürler