30 Temmuz 2010 Cuma

Anıtkabir

Merhabalar,
Bugün bilgisayar kursunda excele devam edeceğiz diye çok umutlanmıştık. En hevesle beklediğimiz gün bugündü. Kursa başladığımızdan beri, binanın inşaatı, çalışmayan klima, kaynak sesleri bizi bölememişti ama en sonunda Tedaş elektriği kesti, dolayısıyla bizim eğitimide kesti. Yenimahalle bölgesinde sabah 9:00 - 17:00 saatleri arası elektrikler yok. Tamda bizim kurs saati :) Hocayla anlaştık ve Cuma günü olsa bile excel istediğimizi söyledik. Excel'le şu anda sadece yazı yazabiliyorum, bir kaç basit formül kullanabiliyorum. Bakanlığın bu eğitimlerini biraz küçümsesekte, aslında faydalı olduğunu herkes biliyor. Kimse başınızda durup size günlerce Word, excel anlatmaz. Oldukça iyi oldu, devamını bekliyoruz.

Biraz kampüste Ahmet ve Mazlum'la vakit geçirdikten sonra, Mazlum'la Anıtkabir'e gittik. Anıtkabir'i İlker çok anlatmıştı. Hem daha önceki ziyaretlerinde, hemde askerdeyken Anıtkabiri ziyaret etmiş. Özellikle maketlerin olduğu bölüm ilgisini çekmiş; Çanakkale Savaşı ya da Sakarya Meydan Muharebesi'nde bir sahneden bahsetti. Yaşlı, beyaz saçlı bir adam dönmüş size bakıyor. Öyle bir ayarlamışlarki, salonun neresinde olursanız olun, size bakıyor. Yanında oğlu ve torunuyla savaşıyor. Bu kadar resim, bu kadar canlandırmanın içinde aşkın birşeyler için verilmiş koca bir savaş görünüyordu. "Bizim yaşamımızın savaşı neler için?" aklımda döndü durdu bu soru. Oğlumla, eşimle, ailemle ne için savaşıyorum?

Milli mücadele kahramanlarımızın resimlerini, büstlerini sıra sıra geçtiktrn sonra Kara Fatma'yı gördük. Birde Halide Edip Adıvar'ı :) Hayran kaldım onlara. Çalışkan, etkin, kendine, topluma, dünyaya faydalı, değiştirme gücüne sahip kadınlara hayranım.

En son Atatürk'e ait kütüphaneden geçerken Mazlum'la inanamadık. 3.000 den fazla kitap okumuş. Latin Amerika tarihinden, ahlak felsefesine, psikolojiden, filolojiye, nazari bilimlerden (ne demek olduğunu bilmiyorum), matematiğe herşey vardı. Kendimi bir yanılsamanın içinde hissettim. Okuduğum fantastik kitaplar ya da best seller romanlar çok anlamsız geldi. Kendimi disiplinsiz buldum. Bununla ilgili birşeyler yapmayı plalıyorum.

Sizlere Anıtkabirle ilgili resim göstermek istemiyorum. Ankara'daki en duygusal, en güçlü, en sezgisel yer kesinlikle Anıtkabir. Ankara'ya gelipte bugüne kadar ziyaret etmememe üzüldüm. Mazlum'la her plaka araç gördük. 1'den başlayıp 81'e kadar gidenlerden, yabancı plakalılara, zencilerden, çekik gözlülere kadar. Hemde sıradan bir Perşembe'nin, sıradan 16:00 sularında ve inanılmaz sıcaklarda. Duyarlılık dikkatimi çekti. Anıtkabirin içini anlatabilecek bir duygu, bir sıfat bulamıyorum. Ben en son ziyaret ettim, lütfen siz ilk gidin.

İzmir'de görüşürüz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız İçin Teşekkürler