Merhabalar,
Daha doğrusu "Günaydııın". Bu sabah güzel ve güneşli bir sabah. Bu gün benim babamın doğum günü. 58 yıl önce, yine böyle sıcak, aydınlık bir Ağustos günü bir bebek ağlaması, günü bölmüş. O gün bu gündür babam bir dünyalı :)
Küçüklüğüne ait bir kaç resmi var. Yedi kardeş arasından, nerede olursa olsun ben babamı bakışından tanıyorum. Benekli bir tulumun içinde, altı aylık resminde de, yeni çektiğimiz 2010 yılı resimlerde de aynı aydınlık,zeki, neşeli pırıltılar var. Boyu uzasa, yüzü değişse, saçlar hafif dökülse de gözler aynı gözler.
Babamla ilgili anılarımda, birlikte bir yerlere gidiyoruz. İlk kestanemi, babamla Susurluk'ta bir bankta yemiştim. Sokak satıcısının önünden geçerken, ne olduğunu sorduğumda "Kestane kızım? Bak, gel alalım, soyayım sana" demişti. Galiba dört yaşındaydım... Babam banka müfettişi olduğu için yaz tatillerinde onunla turneye çıkardık. Onunla misafirhaneleri, zıpladığım yatakları, bana oyuncaklar almasını, boş vakitlerinde evden çıkıp turladığımızı hatırlıyorum. Araba gezilerimizde, "Baba bunuda geçelim, bu arabayıda geçelim, en önde biz olalım baba" diye arka koltukta debelenip zorlardım. Kışları turneden döndüğünde, geceleri uyumayıp, annemle dönüşünü beklerdik. Babam gelince eski moda turuncu mutfak masasında kahvaltı yapacağımızı düşünür, sevinirdim.
İlk okula başlayacağım yıl müfettişliği bıraktı. Bizimle aile hayatı yaşamak istiyordu. Müfettişlik deyince kulağa çok forslu geliyor. Ama işin iç yüzünü biz biiliyoruz. Sürekli seyahat, sürekli yolculuk hali, bir an önce işimi bitireyimde ailemin yanına gideyim diye olabildiğince çalışma. Sonuç mu: daha ilk okula başlamadan, matematiği sökmüş bir kız. Sadece bu olsa iyi:çarpım tablosu ezberleyeceğine Facit (eski model bir hesap makinası) kullanmanın tercih edilmesi, alfebeyi daktilodan öğrenmeye çalışmak ama en çok cümle sonundan satır başı yaparken çıkan sesle oynamak vb. vb. Faydalarıda olmadı değil. İlk okulda kantinci bir tek beni kandıramıyordu :)
İzmir'e yerleştikten sonra, Deniz'de ilkokula başladı ve hep beraber sabah hazırlanıp, dağılan, akşamları sofrada toplanan ideal aile olduk. Ne güzel bir şey akşam sofrasında hep beraber olmak. Annemin yaptığı yemeği, ailecek paylaşmak.
Tüm büyüme aşamalarımızda (ergenlik depresyonlarımız dahil) annem ve babam yanımızdaydı. Üniversiteyi kazandığımda annemle duygulanıp sevinçten ağlamışlardı. Sizin babanızı bilmem, ama benim babam çetin cevizdir. Biz onun yumuşak karnıyız. Konu biz olduğunda herşey yapılabilir. Okulumu uzattığımda: ilk babamı aradım. İlker'le evlenmeye karar verdiğimi annemden önce babama söyledim. İlk araba denemelerimizi beraber yaptık. Hala ikisi (babam ve İlker) en iyi direksiyon öğretmenlerimdir. Özetle; babam her zaman arkamda kalın bir kale duvarıdır. Deniz ve ben her zaman yanında kendimizi güvende hissederiz. Ev bu demek, değil mi? Birisi: "Evim, kalemdir" demiş. Bence haklı. İnşallah bizde oğlumuza bu güveni hissettiririz. Akşama babam için küçük bir merasim yapacağız. Onur konuğumuzsa, Akçay'dan gelmekte olan Çınar :)
Mühemmelliyetçi ebeveynlerimin, rahat çocuğu :ben, her yaptıklarını yapmasamda onları hala gözlemliyorum. Hayata bakışlarını, çalışmalarını, neşelerini zaman zaman taklit etmeye çalışıyorum. Yinede babam gibi biri olmak zor; bu yaşında kalın kalın hukuk kitaplarının arasında , merakla okuyuşunu izlemek, bilgisayarı en az benim kadar bilmesi (benden on kat fazla çaba sarfederek bu günlere geldi), usta gibi evin her yanını tamir edişi, yalnız kaldığında patates ya da fasülye yemeği yapması... İdeal mi? Bilmiyorum... Sıfatlarını, yaptıklarını, başarılarını bir kenara koyarsak geriye sevgi dolu, güçlü bir baba kalıyor.
Senin ellerini saygıyla öpüyorum babacığım, önünde eğiliyorum. Seni çok seviyorum ve örnek alıyorum. Sensizliği düşünmek beni kaygılandırıyor. 30 yaşıma geldim, sanırım 90 yaşıma gelsemde sana ihtiyacım var. Evladın ana babaya muhtaciyeti başka birşey. Varlığınız yeter. Seni sevgiyle kucaklıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız İçin Teşekkürler