18 Eylül 2010 Cumartesi

Bayram

Merhabalar,
Bayramın son gününden yazıyorum. Çok değişik bir bayram tatili geçirdim. Bu bayramda İzmir’de kalmayı planlıyorduk. Eşimi işi gereği bayramda çağırabilirlerdi, ama çağırmadılar. Bizde annemlerin yazlığına kaçtık  Uzun zamandır görmediğim kardeşimde geldi ve çok mutlu oldum. Deniz’i çok özlemişim. Çınarcıkta teyzesinin getirdiği ışıklı ayakkabılara, en çokta renkleriyle aynı renkte alevleri olan mumlara bayıldı. Daha önce yeşil alev görmemiştim. Mavi alevde farklı geliyor ama ocak alevi gibi diyip geçebiliyorsunuz. Hala nasıl yapıldığını anlayabilmiş değilim. Fizik’te optik derslerini iyi dinlememişim. Fizik öğretmenlerim kendilerini kötü hissetmesinler, tamamen benim hatam.
Yazlıktayken Çınar çok eğlendi. Onu evin dışına çıkartamadık. Ne zaman bir yere gidecek olsak “anne benim evde işlerim ar. Bahçeyle ilgileneceğim anne, tamirat yapacağım” diyip beni ekiyordu. Akülü arabalar varmış tatlım, seni onlara bindirelim, şunu yapalım bunu yapalım desem de etkilemedi onu. Hal böyle olunca ben ona takıldım. Bol bol Caillou izledik. Hayali tamiratlar yaptık, bahçe suladık, ağaçtan incir ve iğde topladık.



İncir toplarken, olmuş, olmamış demeden hepsini toplamaya başladı. Boyunun yettiği hiçbir taneyi affetmedi. En son olgun bir taneyi yolarcasına eline alıp “ bunu yiycem!!!” diye bağırdı. Hiç engel olmadım. İlk defa incir yiyecek diye sevindim. Küçücük elleriyle bize özenip soymaya başladı. İncir dımdızlak kalınca kocaman bir ısırıkla ağzına attı. “Ne kadar tatlı, ne kadar güzel değil mi oğlum” diye arkada onu onaylarken bizimki tükürmeye başladı. Dilini üstüne bir güzel sildi, “sen ye anne” dedi. İyi o zaman diyip iğdeye yöneldik. Belime bir poşet bağlayıp dalları eğmeye başladım. Benim küçük oğlum, küçük küçük elleriyle iğdeler topladı. Şu koyu renk olanları olmuş paşam, onları topla dedim. Beraber toplarken babamda bize yardım etti ve merdivene çıktım, Oğlum durur mu? Oda çıktı. Beraber topladık iğdeleri, ardından onun gazetesini açıp, güneşe serdik. Gidip gelip yedik ama Çınar bu tadı pek bir şeye benzetemedi. Hem tozlu tozlu, hemde çok aromalı değil. Sabah, 2-3 yaprak ve taneyle çayını yaptım. Görende süper bir şey zanneder; oğlum bayıla bayıla içti. Sanırım iğdenin, onun için en tüketilebilir hali bu.

Sonra sahile inip ailecek deniz girdik. Babası Çınarı ilk defa denizde kendi başına yüzerken gördü.



Pür denizde, ağaçların önünde ailecek bayramın son gününü geçirdik. Nice böyle bayramlara…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız İçin Teşekkürler