6 Ocak 2011 Perşembe

Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Merhabalar,
Uzuuun günlerin ardından bir şeyler yazmak istedim. Oğlumun anjin olduğunu daha önce yazmıştım. Yazıyı yayımladıktan sonra eve geldiğimde, oğlum daha bir fena öksürüyordu. Eşimle endişelendik ve eşim çocuk doktoru bir arkadaşımı aramamı söyledi. Arkadaşım Semra’yla yaklaşık on yıllık bir geçmişimiz var. Okul bittikten sonra daha seyrek, düzensiz görüştük. Birde tabii benim iş dolayısıyla doğuya gitmem, onun tıp fakültesini bitirmesi ve uzmanlık yapması, yaşam, yollar, şehirler, ortamlar derken biz daha çok manen görüşür olduk :)
Semra’ya, Çınar’a anjin dediklerini ama kötü öksürdüğünü Pazar gecesi için uygun bir tavsiyesi olup olmadığını sorduk. Oysa, daha telefonda Çınar’ın öksürüğünü beğenmedi ve hava verilerek rahatlayabileceğini söyledi. Devlet hastaneleri ya da Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi ’ne gidebileceğimizi söyledi. Çocuklara oralarda bir hava veriyorlarmış, onlarda rahatlıyormuş. Yol üzerine iki hastaneye uğrayıp, vazgeçtik, en sonunda Tepecik’e geldik. Hastane önce bize çok korkunç geldi. Bana acilde bir sıra numarası verdiler, önümdeki otuz kişiyi fark etmem bayağı vaktimi aldı. Nasıl olduysa sıra çabuk ilerledi ve biz 15-20 dakikaya muayeneye girdik. Biz hala saf saf çocuğa iki buhar verecekler ve gideceğiz sanıyoruz. Oradaki diğer hastaları görüce moralimiz bozuldu. Devletin doktorunu, hastanesini boşuna meşgul ettiğimizi düşündük. Çınarcıkta altı üstü öksürük vardı, milletin çocuğunun başı yarılmış, bayılan, şeker komasına giren vb. vb. Hani o gün yazımda demiştim ya millette ne hastalıklar var diye, Allah hemen gösterdi. Çınar’ı muayene eden doktor, sağ ciğerinin daha az nefes aldığını söyledi ve film istedi. Hoppala dedik, iki buhar verecekler uğraştırıyorlarda uraştırıyorlar derken,oğlumun zatürre olduğu çıktı. Meğer çocuk zatürreymiş. Nasıl bir hastalık olduğunu hatırlayan var mı? Ben direk ilkokul kitaplarını hatırladım. Gözümün onune alt alta hastalık adları olan bir sayfa geldi;verem, zatürre , zatülcenp …. Zatülcenpin adının komik olduğunu, zatürreninde iki “r” ile yazılmadığını hatırlıyorum. Ne gereksiz ayrıntılar… Birileri pnömokok, bir şeyler dedi. Oysa ben oğluma pnömokok aşısı yaptırmıştım. O akşam hastaneye yatış yaptık, son bebek karyolasına biz yerleştik ve hastane doldu. O akşam şans sürekli bizden yanaydı. Ucu ucuna her şeyi yakaladık. İki gece hastanede kaldıktan sonra Çınar artık daha iyi. Orada kaldığımız süre boyunca Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne ve personeline hayran kaldım. İyiki varsınız. Oğluma damar yolu açarken, tüm güleçliği, ilgisiyle hemşirelere, etrafta sürekli, ağlayan-kusan-yemeğini döken çocuklar varken, ortamı hijyenik tutmaya çalışan temizlik görevlilerine, ilgiyle-şevkatle çocuklara yaklaşan doktor ekibine çook teşekkür ederim. İyiki varsınız… Aslında tam bir ekip çalışması sizlerinki. Hastalıklı,üzgün bir ortamda, enerjik çalışmanız beni çok etkiledi. Doktorların çocukları Caillou’dan sınav yapmaları, ödüllerin Milka olması :) , hemşirelerin damar yolu gibi sıkıntılı bir şeyi çocukları “eline kelebek konduracağız tatlım” diye satmaları. Her iğne anında “aaaa… kelebek susuz kalmış. Hadi onu besleyelim” diyen yaratıcı fikirleri beni çok etkiledi. Acil nöbetinde üç doktorun 800 hastaya baktığı duyduğumdaysa çok şaşırdım. Doktor başına 250 kişi düşse bile, bir düşünün bir gecede 250 kişiye merhaba deseniz, feleğiniz şaşar. Onlarsa, teşhis koyup yönlendiriyorlar. Ve o curcunada, oğlumun daha filmine bakmadan sağ ciğerindeki nefesin azlığını duyabiliyor o kurban olduğumun doktoru (Caner Bey). Ne diyebilirim: vay canına! Allah emeklerinizi zayi etmesin. Bundan sonra işimden yana laf etmeyeceğim. Gıda ve ithalat işleri ne kadar yoğun olursa olsun, hiçbir şey bir hastane ortamı gibi olamaz herhalde. Yan odada yatan 2 aylık havasız bebeğin durumundan, kalp hastası çocuklardan daha mühim değil hiçbir şey. Özveri ve fedakarlık bazı işlerde bir numara oluyor. Bu vasıfları taşımıyorsanız, o işi yapamazsınız. İşte bu yüzden herkes doktor, öğretmen, hemşire ve avukat/hakim olamıyor. Bu meslekler, vicdanın hergün fazla mesai yaptığı işler. Şimdiyse hemen hergün Çınarcıkla Tepecik’te hava alıyoruz. Bir gün sektirsek, oğlumun ciğerleri sıkışıyor. Yeni yıl dolayısıyla hastaneyi süslemişler. En son gittiğimizde, birden bir cümbüştür başladı. Noel babalar, palyaçolar sardı etrafımızı. Bir yandan şarkı söylediler. Bir yandan hediyeler dağıttılar. Ne güzel bir uygulama. Yılbaşı ağaçlarının altında hediyemizi açtık. Doğrusu özel hastanelerde bile böyle bir şey görmemiştim. Hasta çocuklar pek sevindi. Bazı yıllar işte böyle salgınlar olurmuş. Çocuk servisindeki tüm çocuklar takır takır öksürüyor. Zatüre hakkında ayrıntılı bilgi için burayı tıklayın . Korunmanın bir yolu yok. Pnömokok aşısı bir yere kadar koruyormuş. Oda, çok çeşitli suşları olduğu için hepsinden koruyamıyor. Yine de bir önlem. Boğazda doğal olarak florada bu mikroplar varmış. Vücut zayıf düştüğünde ciğere iniyormuş. Çınar’da viral pnömokok var. Hepsi tehlikeli… Benim gibi cahil annelerdenseniz, bir haftaya çocuğunuzun iyileşeceğini hayal eder, sonrada inanırsınız. Oğlumu kreşten aldım. İnancım doğrultusunda, yedi gün izin almıştım, onu uzatacağım. Kompedan’da çocuklar için termal fanila satılıyormuş. Yazın serin, kışın sıcak tutan. Onlardan bir çift sipariş ettim. Terleme için küçük el kadar havlular alacağım. Ayva kabuklarını biriktirip, ıhlamurla kaynatmaya başladım. Bazen de tarçın ve karanfil koyuyorum. Başka ne yapmalıyım?

2 yorum:

  1. Çok geçmiş olsun Aslı'cığım...
    Çok şanslısın ki arkadaşın ve tecrübeli doktorlarınız sayesinde gecikmeden tedavi olup, iyileşmiş Çınar. Allah bundan başka hastalık göstermesin inşallah.
    Çınar'a ve sana sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler Aslı Hanım :) Dileğiniz tüm çocuklar için geçerli olur inşallah.

    YanıtlaSil

Yorumlarınız İçin Teşekkürler