Neden bu tarife sosyete mantsısı demişler hep düşünmüşümdür. İri iri olduğundan mı, uyduruk bulunduğundan mı, nedenini bilmiyorum. Bizim evde sosyete mantısının yeri, diğer mantıdan farklıdır. Canı mantı isteyen mantı yesin, sosyete mantısı ekstradan istenilir, ekstradan can çekilir.
Daha önceki yıllarda kıymayı kavurup, iç hazılayarak mantı hazırlıyordum. Bir nevi gül böreği gibi. Geçenlerde annemle kıyma alırken sosyete mantısı yapacağından bahsetti. Meğer annemin tarifi çok başkaymış. Denedik ve ben artık bu tarifi kullanacağım.
ANNEMİN SOSYETE MANTISI
- 1 kg yufka (5 adetten yaptım)
- 400 gr kıyma
- 1 su bardağı su
- 1 soğan rendesi
- baharat ve tuz
- kıyılmış maydonoz (evde yoktu, kullanmadım)
- 1 tatlı kaşığı salça
Sosu İçin:
- 1 kaşık salça
- Biraz yağ
- İstediğiniz kadar sarımsaklı yoğurt
Soğanı, rendenin soğan tarafında suyu çıka çıka rendeyin. İçine kıyma, baharatlar, tuz ve suyu ekleyin. Sulu sepken bir karışım oluyor. Yufkaları 8 e bölüp, parçanın tamamını ıslatacak şekilde harcınızdan koyun. Eğer gözünüze yaptığınız gül küçük gelirse, benim gibi yufkaları 4 e bölmeye başlayın.
Küçük Çınar için 1/8 lik, bizler için 1/4 lük kullandım. Yapılış şekli aynı, yufka parçasında tüm yüzeyi ıslatacak şekilde harcı yayıp, gül şeklinde parçalar elde edin. Yağlanmış tepsiye sırayla dizip, önceden ısıtılmış fırında 180 derecede yaklaşık 15 dakika pişirin. Parçaların suyu emmesi pişmek için yeterli. Üzerleri kızarmadan fırını kapatın. Servis esnasında önce salçalı sostan biraz dökün, sonra yoğurtla soslayın. Üzerine yine domates sosu dökerek servis yapın. Tok tutan, lezzetli bir yemek. Biz özlemişiz, severek yedik. İnşallah sizde beğenirsiniz.
30 Eylül 2011 Cuma
22 Eylül 2011 Perşembe
Serenad / Zülfü Livaneli
Babam Zülfü Livaneli'nin son kitabı Serenad'ı almış, yazlığa getirmiş. Bayramda Çınar uyuduktan sonra TV'de biraz zaplayıp, okuyacak birşeyler araken dikkatimi çekti. Adı zaten romantik olan kitaba şöyle bir bakayım derken yüz sayfa okudum. Sürüklendim, içine girdim. İstanbul'da, uçakta, orda burda Maya'yla dolandım durdum.
Kitapta aynı topraklarda yaşayan farklı insanların acıları ve gizlenen kimlikleri anlatılıyor. Politikalara göre insanların kimliklerini gizlemeleri üzerine örülmüş bir roman. Konu ve yaşanılanların yakın zaman olması itibariyle ilgi çekici. Okunulmasını tavsiye ederim.
Kahramanımız Maya'yı çok sevdim. Yaşadıkları etkileyici. Galiba yemek tarifleri yayınlayan blogger olarak yemek yapmaması sadece beni rahatsız etti. Ergen çocuğu olan birinin evde sadece sucuklu yumurta yapması ya da hazır yemek ısıtması garip geldi. Köşedeki börekçiden su böreği alması, oğlana kızarmış tavuk söyleyip, kendisinin ekmek arası peynir yemesi rahatsız etti. Yinede kitap, müthiş bir gözlem barındırıyor.
Kitapta, günümüz insanın düşünce/ organizasyon şekli ve tarih içinde insanın değerlendirmesi var. Soluksuz okunan, çabuk tüketilen bir kitap.
Mevsimin İlk Yağmuru/İlk Hastalık
Merhabalar,
Dün İzmirimize ilk yağmur yağdı. Çınar'ı gördüğümde direkt burnu akmaya başlamış, gözleri kızarmıştı. Aklım geçen yıla gitti. Geçen yıl yaşadığımız zatürre, bronşit ve üst solunum yolu hastalıkları, yorgunluklar hemen üzerime çöktü. Yazlıkları kaldırıp, kışlıkları çıkarır gibi evimizde yerlerini aldılar.
Bu yıl aldığımız en iyi karar, çocuğumuzu devlet okuluna vermek oldu. Branş dersleri olmadığından, "şu dersi kaçırdı, bu derse geç kaldı" durumu yok. "Okula sadece oyun oynamaya gidiyorsun oğlum. Havalar serinliyor. Artık parkta saatlerce oynayamazsınız diye sizleri okulda buluşturuyoruz." dedik. İşe yarıyor ama bu seferde mikroplar işimize taş koydu. Yinede şükür. Geçen yılımıza göre binlerce şükür.
Geçen hafta Cuma günü, Çınarcıkla beraber grip aşısı olduk. Tek doz zannettiğim aşıdan oğlum etkilenince, internette araştırdım. 1 ay sonra rapel i olduğunu gördüm. Hemşiremize sorduğumda," unuttum söylemeyi" dedi. Çocuk doktoruna danıştık "2 ay sonra rapeli var." dedi. Kim haklı, doğrusu ne bilmiyorum. Grip aşısında dikkat olun. Herkes başka birşey söylüyor.
Dün İzmirimize ilk yağmur yağdı. Çınar'ı gördüğümde direkt burnu akmaya başlamış, gözleri kızarmıştı. Aklım geçen yıla gitti. Geçen yıl yaşadığımız zatürre, bronşit ve üst solunum yolu hastalıkları, yorgunluklar hemen üzerime çöktü. Yazlıkları kaldırıp, kışlıkları çıkarır gibi evimizde yerlerini aldılar.
Bu yıl aldığımız en iyi karar, çocuğumuzu devlet okuluna vermek oldu. Branş dersleri olmadığından, "şu dersi kaçırdı, bu derse geç kaldı" durumu yok. "Okula sadece oyun oynamaya gidiyorsun oğlum. Havalar serinliyor. Artık parkta saatlerce oynayamazsınız diye sizleri okulda buluşturuyoruz." dedik. İşe yarıyor ama bu seferde mikroplar işimize taş koydu. Yinede şükür. Geçen yılımıza göre binlerce şükür.
Geçen hafta Cuma günü, Çınarcıkla beraber grip aşısı olduk. Tek doz zannettiğim aşıdan oğlum etkilenince, internette araştırdım. 1 ay sonra rapel i olduğunu gördüm. Hemşiremize sorduğumda," unuttum söylemeyi" dedi. Çocuk doktoruna danıştık "2 ay sonra rapeli var." dedi. Kim haklı, doğrusu ne bilmiyorum. Grip aşısında dikkat olun. Herkes başka birşey söylüyor.
20 Eylül 2011 Salı
Hurmalı Çaylı Kek
Merhabalar,
Uzun zamandır, yazı yazmak istiyorum ama iş yoğunluğu nedeniyle bir türlü yazamıyordum. Bayram tatilinin ardından, tatilin acısı yaklaşık 2 haftada çıktı. Sanırım yavaş yavaş rutin tempomuza ulaşacağız. Bu arada Çınar'ın okulu başladı ve ona hediye olarak Kurbağa Çizme aldım.
Figen'le rafta görünce dayanamadık. Oğullarımıza okul hediyesi aldık. Çınarcık görür görmez delirdi. Genelde üstüne başına pek dikkat eden bir çocuk değildir. O kadar çok sevdiki, başka ayakkabı giymez oldu. Ne zaman dışarı çıksak, "Anne galiba yağmur yağacak, ben çizmelerimi giyeyim." diyor. Parkta koşarken, düşecek diye aklımız çıkıyor.
Okula başlarken güzel bir okul çantası almak istedim. Bütün satış noktalarında aynı modeller aynı kahramanlar var. Kahramanı Şimşek Mc Queen olmayan çocuklara yönelik kimse birşey satmıyor. Şirinlere ait ya da düz küçük bir çanta bulsam diye bakındım ama içime sinen birşey bulamadım.
Son bir alışveriş notuda Mothercare'den. Doğum günleri birbirine yakın olan oğullarımız için kıöpük makinası aldık. Pille çalışan bu alet, köpük tabancalarına alternatif. Hem pil yeri bozulup durmuyor. İnşallah kullanışlı bir alettirde, kuzuların keyfi kaçmaz.
Tatil dönüşü, Ramazan'dan kalma hurmaları değerlendirmek için Aslı Abla'nın tarifini denedim. İlk yaptığımda sanırım içindeki yenibahardan çok aromatik geldi. Ertesi gün bir parça aldığımdaysa oldukça beğendim. Orjinal tarifte ekstra şeker yok. Aslı Abla'nın unuttuğunu sanıp eklemiştim. Aslında iyiki eklemişim. Çünkü sosu yapamadım. Sosla tatlanan kek, bende sossuz tatlandı. Eminim sosuyla sunumu ve lezzeti daha güzeldir. Islaklığın daha bir bütünlük sağlayacağını düşünüyorum. Ama karameli daha önce denediğim gibi yine yapamadım.
HURMALI ÇAYLI KEK
Malzemeler
- 200 gram çekirdeksiz kuru hurma
- 250 ml su
- 2 poşet siyah çay
- 2 kaşık oda sıcaklığında tereyağı
- 2 yumurta
- 1 bardak un
- 1 bardak toz şeker
- 1 paket kabartma tozu
- 1 tutam tuz
- 1 tatlı kaşığı karışık baharat (tarçın, karanfil, yenibahar(2 tane kullandım))
Sos tenceresine suyu ve hurmaları koyun bir taşım kaynatın. Altını kapatın çayı ekleyin ve demlenmeye bırakın. Soğuduktan sonra çay poşetlerini çıkarın ve el blenderı ile püre haline getirin. Yumurtaları, tereyağıyla çırpın. İçine un, tuz, kabartma tozu ve baharatları ekleyin. Ardından hurma püresini de ilave edin. Yağlanmış kek kalıbına boşaltın ve 175 derecede yaklaşık 30 dakika pişirin. Fosur fosur kabaran ve bütün eve kokusu dağılan bir kek.
Baharatları katarken, tane yenibaharı havanda dövüp ekledim. Baharatın tazeliğiyle aroma iyice arttı.
İkinci gün, parka giderken yanıma biraz aldım. Çocuklar çok sevdi. Denemek isterseniz, tavsiye ederim.
Uzun zamandır, yazı yazmak istiyorum ama iş yoğunluğu nedeniyle bir türlü yazamıyordum. Bayram tatilinin ardından, tatilin acısı yaklaşık 2 haftada çıktı. Sanırım yavaş yavaş rutin tempomuza ulaşacağız. Bu arada Çınar'ın okulu başladı ve ona hediye olarak Kurbağa Çizme aldım.
Figen'le rafta görünce dayanamadık. Oğullarımıza okul hediyesi aldık. Çınarcık görür görmez delirdi. Genelde üstüne başına pek dikkat eden bir çocuk değildir. O kadar çok sevdiki, başka ayakkabı giymez oldu. Ne zaman dışarı çıksak, "Anne galiba yağmur yağacak, ben çizmelerimi giyeyim." diyor. Parkta koşarken, düşecek diye aklımız çıkıyor.
Okula başlarken güzel bir okul çantası almak istedim. Bütün satış noktalarında aynı modeller aynı kahramanlar var. Kahramanı Şimşek Mc Queen olmayan çocuklara yönelik kimse birşey satmıyor. Şirinlere ait ya da düz küçük bir çanta bulsam diye bakındım ama içime sinen birşey bulamadım.
Son bir alışveriş notuda Mothercare'den. Doğum günleri birbirine yakın olan oğullarımız için kıöpük makinası aldık. Pille çalışan bu alet, köpük tabancalarına alternatif. Hem pil yeri bozulup durmuyor. İnşallah kullanışlı bir alettirde, kuzuların keyfi kaçmaz.
Tatil dönüşü, Ramazan'dan kalma hurmaları değerlendirmek için Aslı Abla'nın tarifini denedim. İlk yaptığımda sanırım içindeki yenibahardan çok aromatik geldi. Ertesi gün bir parça aldığımdaysa oldukça beğendim. Orjinal tarifte ekstra şeker yok. Aslı Abla'nın unuttuğunu sanıp eklemiştim. Aslında iyiki eklemişim. Çünkü sosu yapamadım. Sosla tatlanan kek, bende sossuz tatlandı. Eminim sosuyla sunumu ve lezzeti daha güzeldir. Islaklığın daha bir bütünlük sağlayacağını düşünüyorum. Ama karameli daha önce denediğim gibi yine yapamadım.
HURMALI ÇAYLI KEK
Malzemeler
- 200 gram çekirdeksiz kuru hurma
- 250 ml su
- 2 poşet siyah çay
- 2 kaşık oda sıcaklığında tereyağı
- 2 yumurta
- 1 bardak un
- 1 bardak toz şeker
- 1 paket kabartma tozu
- 1 tutam tuz
- 1 tatlı kaşığı karışık baharat (tarçın, karanfil, yenibahar(2 tane kullandım))
Sos tenceresine suyu ve hurmaları koyun bir taşım kaynatın. Altını kapatın çayı ekleyin ve demlenmeye bırakın. Soğuduktan sonra çay poşetlerini çıkarın ve el blenderı ile püre haline getirin. Yumurtaları, tereyağıyla çırpın. İçine un, tuz, kabartma tozu ve baharatları ekleyin. Ardından hurma püresini de ilave edin. Yağlanmış kek kalıbına boşaltın ve 175 derecede yaklaşık 30 dakika pişirin. Fosur fosur kabaran ve bütün eve kokusu dağılan bir kek.
Baharatları katarken, tane yenibaharı havanda dövüp ekledim. Baharatın tazeliğiyle aroma iyice arttı.
İkinci gün, parka giderken yanıma biraz aldım. Çocuklar çok sevdi. Denemek isterseniz, tavsiye ederim.
14 Eylül 2011 Çarşamba
Bahçe Biberi
Merhabalar,
Bayram tatilinin son günü Çınarcıkla annemlerin bahçesindeki son biberleri topladık.
Kuzumla İzmir'de hepsinden küçük bir kavanoz turşu yaptık. Çınarcık özellikle kırmızı biberleri toplamamı söyledi. Onlardan biber sosu yapacakmışız :)
Bahçeden topladığımız biberleri, acı/tatlı, sivri/dolmalık hepsiyle turşu hazırladık. Biraz sarımsak, tuz ve elme sirkesiyle süpper oldu.
Şimdi ilk aile toplantısında ya da kısır denemesinde açılacak. O zamana kadar yazlık anılarına bakıyor olacağız.
Çınarla tatilin son günü, onu eylemek adına, zeytin de topladık. Küçük su şişesini doldurduk, aralarına tuz katmanları oluşturduk. Bu şekilde İzmir'e getirdik. Burada, salamurada bekletiyoruz. Zeytindeki değişimi oğlum görsün istedim.
Bayram tatilinin son günü Çınarcıkla annemlerin bahçesindeki son biberleri topladık.
Kuzumla İzmir'de hepsinden küçük bir kavanoz turşu yaptık. Çınarcık özellikle kırmızı biberleri toplamamı söyledi. Onlardan biber sosu yapacakmışız :)
Bahçeden topladığımız biberleri, acı/tatlı, sivri/dolmalık hepsiyle turşu hazırladık. Biraz sarımsak, tuz ve elme sirkesiyle süpper oldu.
Şimdi ilk aile toplantısında ya da kısır denemesinde açılacak. O zamana kadar yazlık anılarına bakıyor olacağız.
Çınarla tatilin son günü, onu eylemek adına, zeytin de topladık. Küçük su şişesini doldurduk, aralarına tuz katmanları oluşturduk. Bu şekilde İzmir'e getirdik. Burada, salamurada bekletiyoruz. Zeytindeki değişimi oğlum görsün istedim.
11 Eylül 2011 Pazar
Yenilebilir Kaktüs: Kaynanadili
Bayramdan sonraki Cuma günü, bisikletle Akbük pazarına gittim. Pazar gezerken kaynanadili satışı dikkatimi çekti. Sıcak bölgelere özgü bir meyve olan dikenli kaynanadili meyvesi, oldukça tatlı ve lezzetlidir. İlk olarak yıllar önce babamla Antalya'da biryerleri gezerken seyyar satıcıların tezgahında görmüştük. Çok şaşırdığımı hatırlıyorum. Ellerinde kalın eldivenlerle meyveyi soyup, dilimleyip vermişlerdi. Yıllar sonra Kaynanadilini her yaz Akbük'te gördüm ve en azından bir tane yedim. Bu yılkiler çok çekirdekliydi. Genelde daha az çekirdekli, meyvede et kalınlığı daha fazla olur. Akbük'te yaşayan İngilizlezlerde alışmışlar, onlarda alıyordu.
Eğer denemek isterseniz, bol gazete kağıdına sararak alın, elinize dikenleri batmasın. Bir çatala batırıp, suyun altında bıçakla dikenlerini temizleyin. Elinize eldiven giyip, ya da beze sarıp soyun. Bu yöntem tecrübeyle sabittir.
Benimkisi helme olmuştu, dağıldı. Vikipedi 'ye göre dikenli armut, dikenli incir ya da eşek inciri de deniyor.
Merak edenler için linkler:
http://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache:LKOUfGYM4OIJ:tr.wikipedia.org/wiki/Kaynanadili+kaynanadili&cd=1&hl=tr&ct=clnk&gl=tr
http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=1698
http://www.google.com.tr/search?q=kaynanadili&hl=tr&biw=1280&bih=575&prmd=ivns&tbm=isch&tbo=u&source=univ&sa=X&ei=wqVtTsaRIsKHhQe24KmDDA&ved=0CDAQsAQ