31 Mayıs 2010 Pazartesi

Levhalar





Merhabalar,
Bugün hava çok güzel. Ama ben hiç tadını çıkartamıyorum. Çınar'ın hastalığı bana geçti. Bütün hafta sonu Çınar'la eve kapandık. İşin ters yanı, Çınar iyileşti ben hastalandım. O tüm enerjisiyle akmak isterken ben kafamı kaldıramadım. Haftasonu Mavişehir ve etrafında küçük geziler yaptık. Genelinde ben oturdum o oynadı. Bugünse işten izin alıp eve dinlenmeye geldim. Küçük kuzumda yeni uyudu bende yazımı yazmaya geldim. Bügün size Çınarla haftasonu maceramızı anlatmak istiyorum. Çınar bizim sitedeki lehvalara takmış durumda. "Motorsiklet Giremez" ve "Köpek Giremez" bunların başında.
-"Sürücüsü nerde? Sürücüsü olmayan motorsiklet nasıl girecek anne?" diye çocuğunuz sorarasa apışıp kalıyorsunuz :)
-"Peki bisiklet sürebilebilirmi?" dedi,
-"Evet" dedim.
-"Kim ceza yazıyor, kurallara uymayana?"
-Güvenlik (dedim ama bende kim bilmiyorum)
Kuralları sorgulamayalı bayağı oluyor. Ergenlik döneminin bittiğinin ilk işareti bu sanırım. Artık pekte birşeyleri sorgulamıyorsunuz. Ama çocukluk ve ergenlik öyle değil. Zamanında filozofların çocuklarla takılmasının sebebi bu sanırım. Unuttuklarımızı, ya da farkında olmadan patern halinde uyguladıklarımızı sorgulamak. Bilince varmak için bir basamak bu. Çınar'la olan keşiflerimizin en güzel yanı bu sohbetler. Bir yetişkinle yapılamayacak sorgulamaları oğlumla yapmaya başladık. Dünyayı kurallarıyla öğrenmeye çalışıyor. Kurallar her zaman adil ya da mantıklı değil. Nedenini sadece açıklamak yerine bende düşünür oldum, gerçekten böyle davranmak zorundamıyız diye. Bu çocuk yakında benide "asi" yapacak. Yarın görüşürüz.

28 Mayıs 2010 Cuma

Kabak Sıkma


Merhabalar,
Bugün iki güzel tarif vermek istiyorum. Tariflern ilki Müge abladan. Kabakla ne yapsam diye sıkılıyorsanız ; bu tarif tam size göre. Kıymalı kabak dolması için hava çok sıcak, zeytinyağlı kabak yemeği yeterince lezzetli değil... İşte tam bu ara zaman için sarımsaklı bir kabak tarifi.

KABAK SIKMA
Malzemeler:
- Yarım kg dışı yeşil renk olan kabak (girit kabağı diyorlar)
- 5-6 adet taze soğan
- 1 diş sarımsak
- Yarım çay bardağından az pirinç
- Zeytinyağı
- Yarım demet dereotu
- Yarım limon

Taze soğan ve sarımsağı zeytinyağında kavurun. Ardından pirinç ve verev şekilde incecik doğranmış kabakları koyun (rendenin cips kısmındada yapılabilir). Bir çay bardağı su ilave edip pişirin. En son kıyılmış dereotunu ilave edip yarım limon sıkın. Tuz ve karabiberini ilave edip şöylece bir karıştırın, kapağını kapatıp dinlendirin.

Çok lezzetli bir yemek. Bence bu yemeği bulan kişi, pırasa yemeğini çok beğenip, kabağı nasıl pırasalaştırsam diye yola çıkmış. Oldukça lezzetli ve meze olarakta kullanılabilir. Tarif ve yemek için teşekkürler Müge abla.

Hafta sonu bunu yapmayı planlıyordum. Yazlıkta çok süper olacaktı. Ama oğlum 2 gündür hasta. 3 saat aralıklarla ateşleniyor. Midesini üşüttüğü için hiç birşey yemiyor. Dün akşam işten dönerken ona pişmiş yufka aldım. Akşam sadece onu yedi. Haftasonu, deniz, yeşillik ve Çınar'la keşife çıkma planlarını haftaya bıraktım. Bu hafta sonu oğlumla televizyon karşısında dinleneceğiz. İnşallah tez zamanda iyileşir tatlı kuzum.

Bu günkü ikinci tarifim Seher Hanım'dan. Tam bana göre bir tarif. Hem tatlı, hem meyveli, hem de baharatlı...



SEHER HANIM'IN ELMALI KURABİYESİ
Malzemeler:
Hamur İçin
- 1 Paket margarin
- 1 Su bardağı çiçek yağı
- 1,5 su bardağı şeker
- 4 yumurta
- 2 yemek kaşığı yoğurt
- 1 paket kabartma tozu
- Alabildiğine un (Çok sert bir hamur olmayacak,kulak memesi kıvamında olmalı)

İçi için:
- 2 İri elmanın rendesi
- 1,5 Çay bardağı şeker
- 1 Tatlı kaşığı tarçın
- İstediğiniz kadar iri ceviz

Üzerini Süslemek için:
- Pudra şekeri

Hamur malzemesinde un hariç geri kalan malzemeyi karıştırıp, yavaş yavaş unu ekleyin. Elle açılıp şekil verilen bir hamur olacak. Yuvarlak yapıp içine elmalı harcı içine koyup kapatın. Piştikten sonra üzerine pudra şekeri dökün. Afiyet olsun :)

NOT: Fotograf çok güzel çıkmamış. Daha yakından, neredeyse kokusunu duyacakmışsınız gibi çekmeliymişim. Ama dayanamadım yedim :)

27 Mayıs 2010 Perşembe

Bahar Bitiyor


Merhabalar,
Yoğun bir gün geçirdim, hala kafamı toplayamıyorum. Bugün Canan misafirimiz. Kendisi 27 haftalık hamile. Eskilere garip gelir bu hafta sayımı. Aylık hesaba alışık onlar. Beklenen oğlan bebek için hazırlıklar başladı. Canan'ın ikinci hamileliği. İlkinde Canan, Figen ve ben normal halimizin 2-3 katına çıkmıştık. 3 gıda mühendisi, gıda işiyle ilgilenirken hamile kalırsa ortama tostoparlak anneler çıkıyor. Hele ben 42. haftada 5 kg Çınar'ı doğurunca tanınmaz hale geldim. Estetiğe gerek kalmadı. Aynaya baktığımda yüzümü bile tanımıyordum. Kız çocuğu güzellik alır, oğlan çocuğu güzelleştirir, şöyle olur böyle olur diye söylenenlerin hurafe olduğunu anladık. Canan'ın bu hamileliğinde çok az kilo aldı. Daha öncekinde adam başı 25 kg almıştık. Oysa o şimdiye kadar 13 kg falan aldı. Ben bu kiloyu 13. haftada muhtemelen ulaşmıştım. İkinci çocukta anneler daha bilinçli oluyor. Hamileliğinin başından beri haftada üç gün spor yaptı. Yakında doğum iznine çıkacak. Aramızdan ayrılıp, iki çocuğuyla yaklaşık bir yıllığına eve kapanacak. Deniz bir keresinde "Annelik gönüllü köleliktir abla" demişti. GErçekten öyle ömür boyunca köle olacağınızı bilsenizde, zevkle, hatta takla ata ata kabul ediyorsunuz. Arzuluyorsunuz, hayal ediyorsunuz ve yaşıyorsunuz. Allah insana deli bir güç veriyor. Ben anne olduğumdan beri yaptıklarıma, gelecek planlarıma bakıyorum. Öncesi ve sonrası diye böldüğümde tırtılken kelebek olduğumu hissediyorum. Anne olunca daha güzel bir şeye dönüşüyoruz. Bahçede sandalyelerde oturup soda içtiğimiz günleri özleyeceğiz Canan. Kısa bir ara vereceğiz sadece değil mi? Yoksa piyangodan para çıkıp istifa planlarına yeniden mi başlıyoruz?

26 Mayıs 2010 Çarşamba

Yaza doğru


Merhabalar,
Yaza yaklaşırken İzmir'in havasına uymanın imkanı olmadığına karar verdim. Bir günde dört mevsim yaşayıp başı sürekli ağrıyan, yorgun bir halk olduk. Dış mihrakların gevur izmiri yok etme planlarının bir parçası olabilir mi? Ya da dondurmacıların, ballı badem satanların, kağıt helvacıların, tröstlerle anlaşıp bizi şaşalatıp daha çok satış yapma planları olabilir mi? Komplo teorisi diye bir kitap yazsam sanırım satmaz :)

Bu Cuma yılın ilk siftahını yapıp denize gireceğim. Bu haftaki en büyük hayalim denize girmek. Hep aynı şekilde hayal ediyorum; kaldırma kuvveti,hafiflik hissi, ayaklarımın arasında gıdıklarmış gibi akan serin su.... Cuma akşamı iş çıkışı Sabiha Annemler beni iş yerinden alacak ve yazlığa gideceğiz. Annemler Çınar'ı özlemiş olacaklar, onunla bahçede oynarlarken bende bisiklete atlayıp sahile gideceğim. Ya da bisiklete binmem, keyifli keyifli yürürüm. Akşam denizi çarşaf gibi olur. Belki haşlanmış mısır satan birini bulur, kumda, mısır yerim :) Gün batımını izleyeceğim.

Cumartesiyse oğlumla denize gideriz ve saatlerce oynarız. Evlerin kenarından geçerken sarkan dallardan meyve toplarız. Dönüşte bahçe hortumuyla oynar, hem bahçeyi sular hemde kumumuzu temizleriz... Yaparız ederiz... Bu hafta işler yoğunlaşıyor. Hala GDO yönetmeliğini sindirerek okuyamadım. Bu hafta beni ayakta tutan şey; oğlumla hafta sonu hayalleri. Ananesine hediye olarak çilli begonya götüreceğiz. Çınar'la bahçeye çiçekler ekeceğiz. Evde onları nasıl taşıyacağımın hazırlıklarını yapıyorum. Yarın görüşürüz.

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Börekler

Merhabalar,
Bugün ilk tarif mailimi aldım. Çok mutluyum. Kardeşim Deniz bana sosisli milföy böreği tarafi vermiş. Ekine de gördüğünüz resimleri eklemiş. Sosis imalatında kullanılan malzemelerin içeriğini bildiğim için salam sosis gibi ürünlere pek rağbet etmiyorum. Pizza yerken ayıklamam, kumpiri yerken mezeleri sosis kriterine göre seçmem ama evimede özellikle almam. Çocuklara bu tür şarküteri ürünlerini, et yerine yediren anneleri anlamıyorum. Parça et ve tavuğu çocuklar sert diye yemiyor. Sosis gibi ürünler yumuşak ve lezzetli olduğu için çocukların tercihi. Bizse ailecek bunların yerine Çınar'a et yemediğinde barbunya, kuru fasulye ya da nohut pişiriyoruz. Hele sucuklu kuru fasülyeye Çınar bayılıyor(Sucukta şarküteri değil mi demeyin,biz türküz. O şarküteri sayılmaz :) ). Kuru fasülye-pilavdaki protein miktarı biftekten fazla. Bitkisel proteinden sıkıldığında devreye köfteli, kıymalı şeyler ya da balık giriyor. Türk mutfağı oldukça çeşitli ve lezzetli. Yemek çeşitliliğimiz annelerin yardımcısı.

Neyse... Gelelim tarifimize

SOSİSLİ MİLFÖY BÖREĞİ
Malzemeler:
- 16 adet kokteyl sosisi
- 8 adet milföy yaprağı
- 1 adet yumurta sarısı

Kare milföy hamurlarını ikiye, üçe bölün. İçlerine sosis koyup sarın. Tepsiye yağlı kağıt serip, börekleri dizin. Üzerlerine yumurta sürüp, susamda sepeliyebilirsiniz. Oldukça eğlenceli, değişik bir görünümleri oluyor. Tabakta güzel duran basit bir tarif. Afiyet olsun :)


23 Mayıs 2010 Pazar

Haftasonu

Merhabalar,
İzmir'de çok güzel bir gün. Eşimi dün yolcu ettik, dayımla birlikte Ankara'ya hareket ettiler. Haftasonu babasını gören Çınar çok sevindi. Cumartesi arkadaşım Canan'ın kızının doğum günü vardı. İlker gelmeseydi, gitmeyecektim (Çınar'ı kendi babası yokken, babalı ortamlara sokmamaya çalışıyorum.) Güzel bir doğumgünüydü. Figen browni yaptı bende üzümlü kek götürdüm. Üzümlü kek yemeği bu aralar çok seviyorum. Bu hafta üç kez pişirdim. Beni çocukluğuma götürüyor. Bence tam bir çay keki. Büyüyüp kahve içmemize izin verildiği zaman browniyi keşfetmiştim. Biri kahveyle diğeri çayla süper oluyor. Ben çay yanına yakışacak şeyler, Figen'se kahveyle gidecek şeyler daha çok yapıyor. Ondaki çikolata tutkusu buna sebep oldu. Özellikle bittere bayılıyor. Hamileyken hapur hupur yerken artık tadı çok keskin geliyor. Türk kahvesini de artık içemiyorum. Çok sert geliyor, aşırı aromalı, viski gibi, rakı gibi... Doğumdan beri yumuşak, hafif aromalı, içimi ya da yenmesi kolay şeyler daha çok hoşuma gidiyor. Sert, kızarmış bir tavuk yerine beşamel soslu tavuk gibi.


Dün beşamel soslu tavuk yaptım. Yapmışken 1,5 borcam yaptım. Tavuk göğüs etini haşladım. Baktım çok tavuk eti var. Birde küçük porsiyonluk borcamada yaptım.Bu küçük borcamlar benim çok işime yarıyor. Cheesecake yaptığımda hemen az birşeyde küçük borcama koyuyorum. Tatlılarda iki kişilik samimi birşey oluyor. Sıcak yemeklerdeyse tek kişilik direk porsiyon olduğu için şık duruyor.

BEŞAMEL SOSLU TAVUK
Malzemeler
Haşlanmış Tavuk İçin:
- 750 gr tavuk göğsü (ben kemiksizden yapıyorum)
- Tuz, Karabiber
- Su

Beşamel Sos İçin:
- 1/4 Paket margarin
- 1 Kahve fincanı un (65 gr)
- 2,5 Su bardağı süt ( 500 ml)

Üzeri İçin:
- 250 gr rendelenmiş kaşar peyniri

Tavuğu su ve baharatlarla haşlayıp, kesme tahtasında küçük küpler halinde kesin. Küçük bir tencerede margarini eritip unu ilave edin. Unun kokusu çıkınca sütü azar azar ilave edip sos kıvamına getirin. Borcama dizdiğiniz tavukların üzerine beşamel sosu sürün, azıcık karıştırıp, rendelenmiş kaşarı tüm üzerine yayın. Önce 200 derecede 15 dk, sonra fırının sadece üstünü yakıp üzerini kızartın. Dediğim gibi ben misafirlik bir büyük borcam birde iş yerinde öğlen yemek için küçük porsiyonluk borcam yaptım. Beraber pişirdim. Hiç bir zaman artmayan joker bir yemek. Arkadaşım Didehan içerisine bir küçük kavanozda garnitür koyuyormuş. Figense mantar ve mısır ekliyormuş. Mantar ve mısır koyma fikri daha lezzetli geldi. Bir dahaki sefere öyle deneyeceğim.
Bloga tarifler linki eklemek istiyorum ama bir türlü yapamadım. Daha organize bir şekilde blogda küçük bir tarif defteri olmasını istiyordum. Bilgisayar bilgisine güvendiğim insanlar yapamadı; iş başa düştü. Desteklerinizi bekliyorum, yarın görüşürüz.

21 Mayıs 2010 Cuma

Çiçek ve Arşimet








Merhabalar,
Bugün İzmir'de hava biraz kapalı gibi ve benimde içim havayla kapanıyor. Sabahtan beri güzel şeylere bakıp, güzel şeyler düşünerek kendimi açmaya çalışıyorum ama olmuyor. Aslında herşey dün akşam Figen'in çiçeğini öldürmemizle başladı. Salımı artık Pazartesi mi yoksa daha önceden mi bilmiyoruz ama su vermemişiz. En son ne zaman suladığımızı ikimizde hatırlamıyoruz. Figen hemen su verip hayata döndürmek istedi. Şişeyi açıp suyu dökmesiyle çiçek öyle bir hareket etti ki; kafayı yiyordum. Bir an odada diğer kızlarla dirildi sandık. Arşimet 3 mühendisin saksının dibinde birden yükselen suyun, çiçeği kaldırmasına çığlıklar atıp, dirildi diye korkmasına (resmen benim aklım başımdan gitti, kalbim hopladı), herhalde " aaaah ahh ileri teknoloji bu mu, gelecek mühendisleri bunlar mı diye?" diye isyan ederdi. Öncelikle sulamadığımız için çiçekten, sonrada Arşimet'ten özür diliyorum.
Bugün mutlu olmasını çok arzuladığım, mutluluğu aslında daha erken hak ettiğini düşündüğüm bir arkadaşım evleniyor. Sabah nikahı unuttuğum için kot etek, spor ayakkabı ve sweat giydim. Şimdi nikaha böyle gitmek zorundayım. Offf offf.... Bu aralar birşeyler ters gidiyor. Aslında şöyle düşünmem lazım; aman terslik gelecekse, bunu yaşayacaksam, sıramı böyle şeylerle savayım. Değil mi?

20 Mayıs 2010 Perşembe

Merhaba




Merhabalar,


Artık yollarda o kadar çok kitap okuyamıyorum. Bugün Kemalpaşa yollarında bunu anladım. Trevanian'dan sonra "Terapi Koltuğundan Aşk Hikayeleri" Füsun Saka 'nın kitabını bitirdim. Bana oldukça ilginç geldi. Üniversite hayatım boyunca Irvin Yalom kitaplarından sonra bir türk yazar ve türk hastalar, onların Türkiye'de geçen aşk hikayeleri ve tırlatmaları çok ilginç geldi. Kendimi dedikoducu kız gibi hissettim. 3. sayfa haberleri gibi bir çırpıda okudum. Çabuk tükettim. Bu kadar okumuş, yaşamış insanların başına neler gelebiliyor, neler yaşanıyor şaşırıyorum. Sanırım en çok 65 yaşındaki avukat amcanın 3 kere evlenmesi ve üçündede aldatılması ilginç geldi. Genelde erkekler boşandıklarında, ayrıldıklarında ya da ne bileyim bir şekilde yalnız kaldıklarında fena dağıtıyorlar galiba. Kadınlar daha derli toplu görünüyor. Bağlanma sorunu yaşayan kadınlarda ilginçti. O kadar çok erkek ismi geçiyorduki hayatında, ipin ucunu kaçırdım. Kardeşim Deniz,sırada bir tane Yalom kitabı yollamış. Yalom kitapları genelde bir Amerikan filmi gibi oluyor. "İdentity" filmi gibi ya da Kuzuların Sessizliği. Bu kitapsa Türkiye'de geçtiği için sanırım, elimle uzansam tutacak kadar yakın. Kahramanlar oda arkadaşın olabilir, karşı komşun ya da marketteki kız olabilir.
Şimdiyse Katie Hickman'ın Kuşhane Kapısı kitabını okuyorum. Ama aklım karma karışık. Konusu ilginç aslında ama ben biraz karışığım. Pazar günü gireceğim sınavda beni biraz strese sokuyor galiba. Kendime güveniyorum ama sınav yinede işte...

18 Mayıs 2010 Salı

Mimikler :)

















Geçen hafta oğlumla Ege Park'ta geziyoruz, Barçın mağazasının önünden geçerken Çınar durdu ve "Anne bu adam ne yiyecek? " diye sordu. Bende şaşkın şaşkın etrafıma baktım. Kimsecikler yok. Mağazanın içinden bir bayan başladı gülmeye. Meğer bizimki Barçın'ın vitrininde, hırsından ağzını sonuna kadar açan sporcuları soruyormuş. Çocuğa insanların bazen şaşkınlıktan, bazen kazanma hırsından mest olduklarında ağızlarını nasıl açtıklarını anlatıncaya kadar göbeğim çatladı. Tabii biz bu arada beraber şaşırma taklidi yaptık: "a aaaaaaaa!" diye (ağzımız bir karış açık). Ya da hırsla bir şeyler kazanmış gibi sevindik " yuppiiii!!!! heheyttt!" (ağzımız bir karış açık) . Koridorda kıkırtılar yükselince dersimize ara verdik. Barçın mağazasındaki o reklamı yukarıya eklemek isterdim, webde bulamadım. Böyle resimler aramak eğlenceliymiş.




Bu arada değişik bir tarif vermek istiyorum.






HAVUÇLU MOZAİK PASTA
Malzemeler:
- 1 kg havuç
- 1 su bardağı toz şeker
- 1 paket petibör bisküvi
- 1 tatlı kaşığı tarçın
- 1 su bardağı ceviz (bıçakla iri kesilmiş)
- Üzeri için hindistan cevizi

Havuçların hepsini rendeleyip, şekerle ocakta pişiriyoruz. İyice pişen havuçlara kırılmış petibör bisküvi, tarçın ve ceviz ilave edip, iyice karıştırıyoruz. Eğer oluşan hamur tam homojen olmazsa elinizle yoğurun. Streç filme koyup piramit şekli verin, buzlukta bekletin. Ben birazını şekilli kaplara koydum, ters çevirincede hindistan cevizine buladım. Bu tarif şekilli kaplar için oldukça uygun bir tarif. Hafif, lezzetli ve çocuklara göre. Perşembe görüşürüz.

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Haftasonu














Merhabalar,
Kısa bir aradan sonra ancak beraberiz. Bu aralar işler aşırı yoğun ve ben bloğa yazmak için 10- 15 dk yaratmaya çalışıyorum. Bu haftada oldukça yoğun olacağa benziyor. Dinlendirici bir haftasonundan sonra haftaya hızla başladık. Bugün Kemalpaşadaydım, yarında orada olacağım. Havalarda ısındıkça Özsüt'ün önünden bakmadan geçmeye çalışmak zorlaşmaya başladı.
Geçtiğimiz Cumartesi okuldan kızlarla Homeros Vadisine gittik. Açıkçası pek beklenti içinde değildim. Gidince çok sevdik. Birde azıcık şans olsaydı süper olacaktı. Her halde yılın en garip havası o gün yaşandı. Çamurlu yağmur yağıyor ama hava 36 derece. Yinede hava muhalefeti eğlencemizi bölemedi. Çocuklar anlaştı, onlar anlaşıncaya kadar ben biraz kaydırakta kaydım. Belki bir-iki defada takdıravalliye binmişimdir. Sırf çocuklar kaynaşsın diye zaten.... :) 2 anne 2 çocuk 1 kahvaltıyı bitiremedik. Ben en çok tereyağlı ballı ekmeklere bayıldım. Sıcak ev tipi ekmekler çok lezizdi. Sınırsız çay keyfi beni strese sokmadı. Kendimi kahvaltının kollarına, İzmirin manzarasına, hafif yağmura ve toprak kokusuna bıraktım. Sizlerede tavsiye ederim. Yarın görüşürüz, daha uzun uzun yazmak isterdim, anlatacak şeyler var ama servisi kaçıracağım.

11 Mayıs 2010 Salı

Kurabiye Canavarı


Günaydıııın,
Güne kurabiye canavarları için bir tarifle başlamak istiyorum.

Sabiha Annenin Kurabiyesi
Malzemeler:
- 1 çay bardağı yoğurt
- 1 çay bardağı şeker
- 1 çay bardağı sıvıyağ
- 1 çay bardağı eritilmiş margarin (yarım paket)
- 1 kabartma tozu
- 1 yumurta (sarısı içine , beyazı üstüne)
- Üzerine ceviz koy
- Kulak memesi kıvamına gelinceye kadar un

Bu tarif susamlı ya da hindistan cevizlide yapılabilir.


Oğlum bu aralar kurabiye istiyor bizden. Değişik kurabiye tarifleri verebilirim bu aralar. O kadar güzel ki onun büyüyüşünü izlemek. Allaha bana bunu izleme, yaşama fırsatı verdiği için şükrediyorum.

Yoğun Bir Günün Ardından...

Yoğun bir günün ardından insan ne ister?
a- Güzel kokulu taze bir kahve?
b- Oğlumla çimlerde yuvarlanmak?
c- Deniz kenarında yürüyüş (amaaaan bu sıcakta kim yürüyecek....)
d- Dondurmalı koca bir dilim ıslak kek?
e- Hepsi :)


Bugün çoook yorgunum. Sanırım kahve ve kek yapıp, sonra oğlumla oynayacağım. Bu aralar işlerimiz çok yoğun. Bugün Aliağadaydım, yarında oradayım, belki ondan sonraki günde....

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Yuppiiii!!!!

Merhabalar,
Yaza yaklaşırken İzmir'de son kez yeşil tonlarına bakmak çok güzel. Yaklaşık 15 gün sonra derin bir sarılık başlayacak, çöl sıcakları gelecek. Çalışma odamdan bahçeye bakmaya doyamıyrum. En son bu hisse sanırım lisede yaşadım. Dışarıda güzel bir gün varken derse tıkılıp kalmak kötüydü. Büyümenin en güzel yanı kendi çalışma planını hazırlayabilmen. İşlerini bitirip, dışarıda bir tur atabilmek ya da işlerle ilgili bir şeyler beklerken küçük molalar yaratabilmek güzel. Bugün keyfim çok yerinde. Çünkü hafta sonu eşim geldi ve yeni arabamızı getirdi. Hemen beklenen açıklamayı yapayım: plakamız 35 KN .. değilmiş :)))) 35 KC ... miş. KN den sonra KC kanatları kırılmış bir melek gibi geldi bana :))) çok sevindim. Pazar günü pazar yerinin etrafında 2-3 tur bile attım. Tur attım dediysem artistik hareketler gelmesin gözünüzün önüne, 3 kere stop ettirdim, 2 kere kafamı çarptım, birinde güneş gözlüğü tepemde kırılıyordu.


Hafta sonu anneler günü diye hep beraber pikniğe gittik. Annelere hediyelerini verdim. Kendimede Tefal den vok tava ve Cem 'den kare ızgara tavası aldım. Annem bana Dr. Oetker'in hediyesi olan inci setini verdi. Bayıldım bayıldım. Karşı komşumuzda anneme resimde gördüğünüz cep telefonu kılıfını almış. El yapımı ve oldukça şık bence. Tam Türk işi. Yarın görüşürüz.

7 Mayıs 2010 Cuma

Arabamız geliyor :)


Merhaba :)
Bugün akşam arabamızı teslim alıyoruz ve eşim Ankara'dan getiriyor. Arabayı bana aldığını söyledi. Özellikle benim kullanmamı istiyormuş. O kadar hevesle ve istekle arabayı bekledim, özendim ama hevesim kursağımda kaldı. Çünkü plakamız 35 KN .... imiş. Bildiğiniz KENE :((( ve bu plaka ömür boyuymuş :((( Bence buna devlet bir çözüm bulmalı. Üç harfli bazı anlamlı plakalar verilmiyor. Böyle anlamlılarda verilmemeli. Bir doktor tanıdığımızın plakası 35 KRZ .. idi. İlla benim plakam KİRAZ diye tutturuyordu. Tabii biz kıs kıs güldük durduk :) eeee gülme komşuna gelir başına demişler. offf offf...
Bu akşam eşim bana araba , oğluma beypazarı kurusu getirerek hafta sonumuzu ihya edecek. Bende leziz yemeklerle, planladığım film cd leriyle onu ihya etmeyi planlıyorum. Belki yeni arabamızla küçük bir piknik yaparız. İyi hafta sonları...

6 Mayıs 2010 Perşembe

Yemek büyük nimet


Merhabalar,
Ben Aslı :) Bugün dişçide randevumu hallettim ve yaşasın artık yiyebiliyorum :) Yaklaşık 10 gündür gözümün önünde ciğerler, köfteler dönüyor. En çok et özledim. O kadar özlemişim ki, dün yemekte Figen'in kadınbudu köftelerini bile yedim. Figen yemek fabrikasından gelen bol yağlı, pelte kadınbudunu yiyemedi. Kesmeyen dişlerimle bayıla bayıla yedim. Düşünün artık o kadar özlemişim. En kısa sürede İzmir Bornova'da Ramazan Usta'ya gidip kebap ve lahmacun yemek istiyorum. Lahmacunun sıcaklığını, araya koyacağım soğanın asitliğini hissetmek istiyorum. Bu bahaneyle verdiğim bir-iki gramıda alacağım galiba :)


Bu aralar, akşamları oğlum Çınar erken yatıyor (21:00 gibi). Onun erken yattığı zamanlar puzzle yapıyorum. Beni puzzle yapmaktan daha çok dinlendiren birşey yok. Kafam ful boşalıyor. Yandaki resmi tamamlamaya çalışıyorum. Henüz ne renk çerçeve yaptıracağıma karar vermedim. Zevkli birilerinden yardım alacağım. Yakında görüşürüz. Aslı

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Portakallı Şekilli Kek


Günaydııın :)
Allahım bu zamanlar yılın en sevdiğim zamanları. Ne çok sıcak, ne çok soğuk. Üstüne birde yeşil. Kel olan İzmir'in yeşil yerlerlerine gidip maviyle bütünleşmek her kula nasip olmuyor. Sırf bu bile işimi sevmeme neden olabilir.
Pazar günü oğlumla kayınvalidemleri ziyarete gittik. Carrefour'un önünde otobüs beklerken bir kadının ağaçtan birşeyler topladığını gördüm. Çınarcıkla yanına gittik. Birde baktık ki karadut ağacı. Bizde zaten dutları takip ediyoruz ne zamandır. Bizim bahçede beyaz dut var ve daha meyve vermedi. Sanırım karadut daha erken oluyor. Çınarı ağacın beton saksısına çıkardım ve ona dut toplamaya başladım. Baktım bizimki kendiside topluyor. "Anne bende topluyorum" diyip dallara uzanıyor. Dut toplamaya öyle dalmışız ki, otobüsü kaçırıyordum. Şansıma birisi otobüsü durdurdu ve şoförü "çocuklu kadın geliyor" diye bekletti. Allah adamdan razı olsun :) Çocuklu kadın olan ben koştur koştur yetiştim, şoförede bizi beklediği için dut ikram ettik. Sabiha anneme vardığımızda ellerimiz, üstümüz mor mordu.

Sabiha annem Çınarla geliyoruz diye bize portakallı kek yapmış. Tarif Oktay ustanın. Ben oldukça başarılı buldum. Çınar pişmiş portakalları hariç tüm dilimini yedi. Genel beğeni, lezzetli olduğu ama portakal dilimlerinin konmaması yönünde. Bende bir bütün olarak güzel kek.

PORTAKALLI KEK
Malzemeler
-3 yumurta
-1 su bardağı şeker
-1 su bardağı çiçek yağı
-1 su bardağı süt
-1 kabartma tozu
-1 paket vanilya
-2,5 bardak un
-1 portakal

Yumurta ile şekeri çırpın, portakal hariç tüm malzemeyi ekleyin. En son portakal kabuğu rendesini koyup şöyle bir karıştırın. Kek kalıbını yağlayın. Kabuğu rendelenmiş olan olan portakalı dilimleyin. Portakal dilimlerini yağlanmış kalıba bir sıra dizip üzerine kek hamurunu dökün. Kek hamuru çok cıvık olmayak, aşırı katıda değil. Yoğun akışkan bir kıvamda olmalı. 175 derecede 30 dk. tamboy fırında pişirilir.

*Bu tarifle http://mandalincikmazi.blogspot.com/ dan Yıldız Hanım'ın mandalina/portakallı tarifler etkinliğine katılıyorum.

2 Mayıs 2010 Pazar


Günaydııın,
Bugün İzmir'de çook güzel bir gün. Ama ben Torbalı'ya gideceğim. İnşallah orasıda güzeldir. Bu aralar Trevanian'ın Katya'nın yazını okuyorum. İlginç bir hikayesi var. Başlayalı az olmasına rağmen bitirmek üzereyim. Türk filmine zamanında uyarlandığını duydum. Şimdi onu merak ediyorum. Filmi bulup izlemek istiyorum.

1 Mayıs 2010 Cumartesi

Güzel Cumartesi



Merhabalar,
Bugün İzmir'de süper bir hava var. Çınarcıkla parklarda gezdik, kum havuzlarında oynadık. Bir sürü sümüklüböcek gördük. Birçoğunun resmini çektim. Çınarda sümüklüböcekleri çok seviyor. Kabuklarının şekillerini inceliyoruz. Altınoranın onlardada olması hiç garip gelmedi. http://tr.wikipedia.org/wiki/Alt%C4%B1n_oran da ayrıntılı bilgi var. Blog a eklemek için altınoranla ilgili sitelere bakarken Adnan Hocaya takıldım. Ne alaka değil mi? Altınoranla ilgili en kapsamlı türkçe siteyi meğerse o yapmış. Az daha Adnan Hocayı ekliyordum :)