"Allah'ın zalim kulu olacağına, "mazlum" kulu olsun." Belkide ailesi böyle düşünmüştür adını "mazlum" koyarken. Daha önce hiç böyle düşünmemiştim. Taki gerçekten gideceği kesinleşene kadar. Afacan bakışlı, pembe yanaklı, ay gülüşlü, "olmaz " diyeceğine omuz silken yaramaz arkadaşım. Keşke küçükken tanışsaymışız, aynı mahallede otursaymışız nasıl olurdu diye düşünüyorum. Uzun saçlı Figen, zayıf-uzun topçu Ozan, cırcır konuşan Çilem, sessiz sakin, öyle kendi halinde Ebru. Ablalar okul yolunda olsa... Cansen Abla'yla Rukiye Abla zaten sınıf arkadaşı. Onlar ekipçe okula gitse, biz oynasak. Tüm bahçeler, çıkılacak ağaçlar, apartman kenarları bizim olsa :) Mazgallara misket düşürmeden, topumuz cam kırmadan, ipler bacaklarımızı kesmeden oynasak deli dolu. Canan şen kahkasıyla taklitler yapsaydı, Zekeriya uzun uzun atıp tutsaydı... Güzel olurdu dünyayı bu ekiple keşfetmek. Bu yaş grubunda da fena değiliz gerçi. Bornova civarının lezzet duraklarında keşifler yaptık. Ramazan Usta'da soğan salatasından, Konyalı'da etli ekmeklere uzanan gurme turlarımız farklıydı.
Seni hep pikniğimizde masada, odada bilgisayar karşısında, ithalat yemeğinde pistte hatırlayacağım. Yok yok... Masada kadeh kaldırırken hatırlayacağım; hep beraber mutluyken. Belki ileride bir kez daha dokunur camlar, bir kez daha yudumlanır içkiler, bir kez daha masaya konur kadehler. Belki zamanın birinde yine...
Harika bir yazı Aslıcım her zamanki gibi.. Şu anda karşı karşıya oturduğum ve beraber evimizdeki eşyaları toparladığımız Mazlumu çok güzel anlatmışsın.. :)
YanıtlaSil