27 Şubat 2011 Pazar

Çılgın Haftasonu-Ispanaklı-Lorlu Börek

Başlık iddialı değil mi? Ama çılgın bir haftasonu geçirdik. Çınarcık ve eşim beni çok şaşırttı. Çikolatalar, çiçekler, yumuşak içimli şeyler Fransız kadınlarına göre. Cuma akşamı eve geldiğinizde evden çıkmadığı halde hasta olabilen bir çocuk bulabiliyorsunuz. Bir hafta önce kafasını gemide patlatıp, 6-7 dikişle eve gelen kocam Cuma günüde kapağı açık logarın içine düşmüş. Aslında tam bir düşüş değiş, bir ayağı tamamen içine girmiş, diğerini incitmiş. Haftasonu sıyrıklarla, ağrı kesici kremlerle, masajlarla geçti. Neden Türkiye'de yaşadığımızı bazen unututyorum ki... Yolun ortasında kapağı açık logarlar burada rutin.

Dün akşam oturmaya gelen misairlerime Aslı Hanım'ın Unsuz Pastası'ndan yapmak istedim. Aramızda 36 haftalık birde hamile arkadaşımız vardı. Bol çikolatalı bir pasta hepimize iyi gelir diye düşünürken sağımdaki melek "Kalori bombalarını geç, şöyle faydalı bir sütlü tatlı yap." dedi. Ümit Usta'nın tarif kitabını karıştırdım ve "tavuk göğsü" yapmaya karar verdim. O kadar karar verdim ki, yalancısını değil, gerçeğini yapmak istedim. Berbat birşey oldu. Meğer etli tatlı olmuyormuş. O kadar çabam uğraşım boşa gitti. Evin önündeki kediler, bol sütlü, ezilmiş tavuklu tatlımı bayıla bayıla yiyecekler. Eeee.... Kime niyet kime kısmet... Sizlere ara sıra bahsettiğim bir arkadaşım var: Azize Hanım. Onunla konuştuğumuzda iç anadoludan kaynaklanan bir durum olduğunu söyledi. Mesela Çankırı tarafında aşureye kavrulmuş kurban eti konuyormuş. Etli tatlı ülkemizde olağan birşeymiş. Benimse ağız tadıma uymuyor. Aslı Hanım'ın pastasını yapmadığıma pişman oldum. Son dakika kurtarıcısı olarak Dr. Oetker'in Bitter Çikolatalı Pudingini Figen'le yaptık. Kısır yaparken oda arkadaşım Feray'ı andım. Özellikle zeytinyağını gözümü kapatıp dökerken :) Güzel bir akşam geçirdik. Arkadaşa hasret kalan çocuklarımız beraber oynadı. Kış aylarının en güzel yanı bu akşam oturmaları. Sofrada en güzel şey, uydurup yaptığım dolama böreğiydi. Ispanaklı böreği özlemişiz.




ISPANAKLI LORLU BÖREK
Malzemeler:
- 750 gr ıspanak
- 4 yufka
- 200 gr lor peyniri
- 1 soğan
- 1 su bardağı süt
- 2 yumurta
- 1 su bardağı sıvıyağ
- tuz, karabiber



1 soğanı yemeklik doğrayıp, yarım su bardağı sıvıyağda kavurun. İçine yıkayıp doğradığınız ıspanakları ekleyin ve iyice kavurun.



Baharat ve tuz ilave edin. Derin bir kapta yumurtaları kırın, içine süt ve yarım bardak yağı ilave edin. Karıştırıp açtığınız bir yufkaya azıcık sepeleyin. İçine ıspanaklı harcı koyup, bir avuçta lor peyniri koyun. Uyduruktan sarıp,tepsinin ortasından başlayarak dolamaya başlayın (tepsiyi yağlamayı unutmayın). Bo şekilde sara sara dolama böreğini hazırlayın. En son tüm tepsiye sıvı harcı yayın ve susam sepeleyin. 180 derecede yaklaşık yarım saatte pişiyor. Bol kabaran, güzel kokan bir börek. Yapımıda kolay.



Bugün kışın son günü. Yarın, baharda görüşürüz.

24 Şubat 2011 Perşembe

Besleyici Tart

Merhabalar,
Dün Pınar Labne'nin yarışmasına bu tart ile katıldım. Oldukça besleyici bir tart. Fotograf çekme özürlü ben, başkalarının resimlerine hayran kaldım. Ne kadar değişik ve güzel tarif var. Bu tarifle Hümeyra Hanım'ın "Kahvaltım" etkinliğine de katılıyorum. İnşallah verimli bir etkinlik olur.



BESLEYİCİ TART
Malzemeler:
- 250 gr (5 yaprak) milföy
- 200 gr ıspanak
- 1 taze soğan
- 1 paket labne peyniri
- 250 gr lor peyniri
- 3 yumurta
- 1 domates
- süslemek için maydonoz-dereotu



Milföy yapraklarını merdaneyle açın ve yağlanmış tart kalıbına serin. Fazlalıkları kesip, 10 dk 180 derecede fırında pişirin. Derin bir kapta 3 yumurtayı kırın, üzerine labneyi, lor peynirini ekleyin. Taze soğanın yeşil kısımlarını, ıspanağı incecik doğrayın,baharatları ekleyin ve bulamaç haline getirin. Hamurun üzerine harcı döküp, domates dilimleriyle süsleyin. 180 derecede 30-35 dakika daha pişirin. Çıktığında dereotu ve maydonozla süsleyebilirsiniz.

* Tarifi bu ayki Lezzet Dergisi'ndeki Peynirli Tart'tan esinlenerek yaptım.

22 Şubat 2011 Salı

Mantar Güveç

Sevgililer Günü yemeğinden bir tarifim daha var.



MANTAR GÜVEÇ
Malzemeler:
- 500 gr taze mantar
- 1 adet kuru soğan
- 3 diş sarımsak
- 2 domates
- 4 sivri biber
- Tuz,karabiber
- Yarım çay bardağı sıvıyağ
- Üzeri için 250 gr kaşar peyniri rendesi



Mantarları yıkadıktan sonra bir süzgüye alıp suyunu süzdürüyoruz. Kuru soğanı ve sarımsağı ince ince doğrayıp, sıvı yağda kavurun. Mantarlar büyükse dörde, küçükse ikiye bölüp tencereye ekleyin. Yeşil biberi, kabukları soyulmuş, doğranmış domatesi ekleyip iyice pişirin. Baharat ve tuz ilave edip kavurmaya devam edin. Pişerken mutfağa mis gibi koku yayılıyor. Küçük borcamlara bölüp, üzerine kaşar rendesi dizin. 10 dakika fırında üzeri kızarıncaya kadar kalsın.

Balığın yanında, meze olur diye yaptığım bu çeşit balıktan fazla beğenilince biraz bozuldum. Mercanları tavada kızartıp, çipurayı fırında pişirmiştim oysa. Bundan sonra bir kilodan ana yemek olarak yapmayı planlıyorum. Yarın görüşürüz.

21 Şubat 2011 Pazartesi

Patlıcanlı Simit Börek

Merhabalar,
Küçük oğlumla Cumartesi güzel bir gün geçirdik. Eşim iş icabı iki günlüğüne İstanbul’a gitti. Fırsat bu fırsat diyip önce benim gardrobumu dağıttık, sonrada Çınar’ın. Toplarken artık ikimizi de küçük gelenleri ayırdık, en yakışanları öne çıkardık ve unuttuğumuz giysilerimizi görünce şaşırdık. Babamızın yokluğunda, mısır patlatıp beraber bilmem kaçıncı defa Thinker Bell ve maceralarını izledik. Meraklı Minik Dergisini’nin kangurularının taklidini yaptık. Pınar Hanım (Pino) ne kadar güzel çizmişsiniz. Elinize sağlık :) Her ay anıyoruz sizi. Çınar, anne oldu bende yavru kanguru oldum. Kesesine beni sokmaya çalıştı. Blendırda muzlu süt keyfi yapalım dedim, ama kanmadı akıllı oğlum. Yine gitti, süt çekmecesinden kendine kakaolu süt aldı. Bu arada annelere duyurulur. Eve alınan 200 m lik kakaolu sütlerin içindeleri okuyunca çok sinirlendim. Danone’nin sütlerinde yağ oranı %1. Buna dikkat edelim. Thinker Bell ve Şimşek Şimşek Mc Queen resmi var diye bir sürü Danone almıştım. Ama artık almayı düşünmüyorum. Zaten bu çocuk sütleri yarım yağlı (%1,7) lik sütten yapılır. Danone yağ oranını iyice aşağıya çekmiş. %0 lık olsa yağda eriyen vitaminlerden mahrum kalınmış olur. %1 bence gelişim çağındaki bir çocuk için düşük bir miktar. Evimize aldığımız tam yağlı sütlerdeki yağ oranı %3,4. Sizin için bir şeyler fark etmeyebilir, ama benim oğlum artık pek bir şey yemiyor. Bu yüzden yediklerine daha dikkat ediyorum.
Geçen hafta Sevgililer Günü yemeğinde güzel bir sofra hazırlamıştım. İş yoğunluğundan resimlerini yayımlayamamıştım. Bugün sofradan değişik bir böreğin tarifini vereceğim : Patlıcanlı simit börek.
Tarifi Lezzet Dergisinin bu ayki ekinden esinlendim. İç harcı hariç her şeyi aynı.



PATLICANLI SİMİT BÖREK
Malzemeler:
- 5 yufka
- 3 yumurta
- 2 su bardağı süt
- 1 çay bardağı sıvıyağ
İç Harcı için:
- 3-4 adet patlıcan
- 2 çarliston biber
- 2 ince kırmızı biber
- 1 domates
- 1 soğan
- 1 çay bardaı sıvı yağ
- 1 çay kaşığı salça
- Tuz



Patlıcanları alacalı soyup, küp küp doğrayın. Tuzlu suda yaklaşık yarım saat bekleterek acılığını alın. Yemeklik doğranmış soğanları sıvıyağda iyice kavurup sırasıyla biberleri, domatesleri, ve patlıcanı ekleyip kavuruyoruz. Yağ miktarı az geldiyse arttırabilirsiniz. Kavrulduktan sonra yarım çay bardağı su ilave edin.
Kek kalıbını yağlayıp bir yufkayı yerleştirin. Sütlü karışımla yufkayı ıslatın. İkinci yufkayı ikiye bölüp kek kalıbına sarın. Yine sütlü karışımdan dökerek ıslatın. Orta kısma gelindiğinde patlıcanlı içi yayın ve yufka döşemeye devam edin. En son yufkayı güzelce sarın. Kenardan artanları toparlayın ve sütü karışımı yedirin. 180 derecedealtı üstü kızarıncaya kadar pişirin. Afiyet olsun.






Soğan salatası tarifi için tıklayınız .



Göbek salata



Genel görüntü :)



Sevgililer Günü Tartı



Mercanlar



Mantar Güveç



Annem ve yengem




Son poz yine güvecin olsun :) Yarın görüşürüz.

20 Şubat 2011 Pazar

Küçük Arı - Chris Cleave


Merhabalar,
Bugün sizlere uzun zamandır bahsetmek istediğim bir kitaptan söz edeceğim. Küçük Arı’yı ilk eski birim şefimin eline gördüm. Yazın gittiğim bir kursta da katılımcılardan biri bu kitabı okuyordu. Yine kapak kurbanı olabilecekken(gerçekten bu kapak hiç ilgi çekici değil), bu iki kişiden dolayı dikkatimi çekti ve okudum. Okudum ama zor okudum. Beni vatandaşlık, aidiyet duygusu, yaşam mücadelesi gibi konularda çok düşündürdü. Hızlıca okunan bir roman, itiraflarla, yaşam mücadelesi verenlerin hin düşüncelerle dolu. Kahramanlara kızabilirsiniz. Onu yapmasaydın, şöyle düşünmeseydin, böyle davranmasaydın diye. Normal hayatımızı yaşarken de çevremize ve kendimize karşıda aynı soruları soruyor muyuz? Ya da sorduğumuzda, bir süre sonra salt gerçekler mi söylenmeye başlıyor? Başkalarını bırakın kendimizce her davranışımız bir mantığa ya da sistematik bir düşünceye mi bağlı? Değil dimi? Bence de değil? Neden böyle? Kendi davranışlarımız bize ait değilse kime ait? Bu kendi hayatının ipini tutmakla alakalı. Ve iyi ya da kötü niyetli olsun kişinin sistematik bir düşünceye sahip olmasıyla. Yoksa ordan oraya hayatın her rüzgarında savrulunur durulur. Kitapta Küçük Arı’nın öyküsü var: kendi özgürlük savaşı. Ve ona yardımcı olan Sarah’ın, diğer kahramanlarında özgürlük savaşı var. Küçük Arı’nın hayatta kalma mücadelesinden sonra herkesin kendi savaşı (gayesi) sığ kalıyor. Ona yardım edenler, ya da yardım etmeye çalışanlar kendilerini faydalı gayeden dolayı daha iyi hissediyorlar.
Şu anda bu roman hakkında sizlere bir şeyler çaktırmadan yorum yapmak benim için çok güç, zorlanıyorum. Okumadıysanız tavsiye ederim. Yazım dili oldukça akıcı ve esprili.
“Eğer yüzün hayatn ağır tokadıyla şiştiyse, gülümse ve şişman bir adammışsın gibi davran.” Nijerya Atasözü
Nijeryalıların halk olara düşünce sistematiğiyle ilgili çarpıcı bir özet.
Bir söz daha : “Köpek köpek olmalı, kurt da kurt” .

Yarın görüşürüz.

15 Şubat 2011 Salı

Sevgililer Günü Tartı-Çikolatalı Tart

Merhabalar,
Balparenin, -sevgiliye özel tarifler- etkinliğine katılmak istedim. Sanırım ucundan yakaladım, çünkü bugün son gün. Lezzet dergisinin bu ayki sayısından yaptığım tarif oldukça yorucuydu. Eeeee her zaman pratik, kolay olmaz değil mi? 13 Şubat'ta annemleri ve dayımlarıda çağırıp yemek verdim. Sevgililer gününü üç çift ve bir çocuk kutladık. Gelelim bol bulaşıklı, üç kere fırın çalıştırmanız gereken tarife....



SEVGİLİLER GÜNÜ TARTI
Malzemeler
Tart Hamuru İçin
- 1,5 bardak buğday unu
- 125 gr tereyağ
- yarım su bardağı toz şeker
- 1/4 çay kaşığı tuz
- 1 yumurta sarısı

Dolgusu İçin:
- 140 gr (2 kare) bitter çikolata
- 70 gr (1 kare) sütlü çikolata
- 125 gr tereyağ
- 5 yumurta + tart hamurundan artan 1 beyaz
- 1 su bardağı toz şeker
- 1 portakal
- 2 kaşık un

Kalp Kurabiyeler:
- 75 gr margarin
- 1 yumurta
- 1 çay bardağı toz şeker
- 1 çay bardağı mısır nişastası
- 1 paket vanilya
- 1 su bardağı un



Un, şeker ve tuzu mutfak robotunda karıştırın. Soğuk ve küp doğranmış tereyağını ekleyip, kırıntı görüntüsü alıncaya kadar mutfak robotunda karıştırın. Yumurtayı ilave edin ve hamur halini alınca buzdolabına alıp, yaklaşık bir saat soğutun. Kelepçeli fırın kabına yağlı kağıt serip, hamuru yayın. 190 derecede 20-25 dakika pişirin. Bu arada dolgusunu hazırlayın.



Tereyağ ve küçük parçalara bölünmüş çikolataları sos tenceresinde eritin. Yumurtaları ve şekeri cam kasede çırpın. İçi kaynar su dolu tencerenin üzerine bir tencere daha yerleştirip, yumurtalı-şekerli karışımı döküyoruz. Kenarları iz bırakıncaya kadar karıştırın. Çikolata karışımını, portakal kabuğu rendesini ve suyunu ekleyip karıştırmaya devam edin. Son olarak unu ilave edin. Bu karşımı tart tabanına doldurup 190 derecedeki fırında 25 dakika (kürdan batırdığınızda temiz çıkacaya kadar) pişirin. Fırından çıkarıp soğumaya bırakın.



Kalp kurabiyeler için tüm malzemeyi karıştırıp bir hamur hazırlayın. 15 dakika buzdolabında soğutup, merdaneyle açın. Kalp kalıplarla kesin. Yağlı kağıt serili tepsiye dizip 10-15 dakika pişirin. Soğuduktan sonra tartın üzerine dizip, purda şekeri sepeleyin. Güzel görünüyor değil mi? Bence çok uğraştırıcı ama uğraşmaya değen bir tart. Bazen, uğraşırsınız uğraşırsınız bir şeyede benzemez. Bu Allahtan öyle değil. Yılda birkez yapmak benim için ideal. Figen tadına bakar bakmaz, "Ben çikolata krizlerimde yaparım" dedi. Eşim çikolata sevdiğinden beğendi, benim idealimse portakallı tart gibi, daha meyveli ve beyaz kremalı tatlar.



Annemler Paris'ten numaralı değişik Bordo şarapları almışlar.



Eşim hasta olduğu için ona ıhlamur gibi bitki çayları hazırlıyorum. Bu yılki sevgililer günü hediyem Porland'dan aldığım çay tabaklarıydı. Çok güzel ürünler gelmiş,bence bir bakın.

Yarın görüşmek dileğiyle...

NOT:Orjinal tarifte tart hamuru için; buğday unu yerine, tam buğday unu, toz şeker yerine pudra şekeri diyor. Ben değiştirdim. Toz şekerin kıtırlığı benim hoşuma gidiyor. Dolgu maddesindeki çikolata oranı 100 gr bitter çikolataya, 100 gr sütlü çikolata. Eşim dark sevdiğinden bitter miktarını arttırdım. Tarifi yaptığım haliyle yayınlıyorum, çünkü bunu yaptım :)

11 Şubat 2011 Cuma

Portakallı Tart

Merhabalar,
Yaklaşık bir haftadır blogumla çok ilgilenemiyorum. Bronşitim ve raporluyum. Evde ilaçlar sürekli uyutuyor. Ayık olduğum kısa sürelerde de Çınarcığımı mutlu edecek tarifler denemek istiyorum. Portakallı tartta bunlardan biri. Tarif, Oktay Usta'nın "Yemekteyiz" kitabından, meyveli tart. Tarifi görür görmez aklıma Sevil Hanım'ın portakallı tartı geldi. Resimleri hatırlayan var mı? Enfes birşeydi. Evde internetim olmadığı için, Oktay Usta'nın tarifi ve Sevil Hanım'ın görsel şölenini birleştirdim.



PORTAKALLI TART
Malzemeler:
Hamuru için:
- 2 yumurta
- 2 su bardağı un
- 1 su bardağı toz şeker (pudra şekeri kullanırsanız daha güzel olur)
- 1 paket vanilya
- 125 gr margarin

Kreması İçin:
- 2 su bardağı süt
- 1 portakalkabuğu rendesi
- 2 tepeleme kaşık un

Üzeri için:
- 2 adet dilimlenmiş portakal
- İstediğiniz bir çeşit jöle (Kenton Limonlu jöle çıkarmış, ben onu kullandım)
- Jöle tarifindeki miktar kadar kaynar su



Çınarla hamur yapmak oldukça eğlenceliydi. Tüm hamuru oğlum yoğurdu diyebilirim. Yağlanmış tart borcamını margarinle yağlayıp hamuru elimizle yaydık. Bu hamurun sorunu kenar yapamamak. Tüm borcamın kenarlarını hamurla döşesekte, 170 derecede 20-25 dakika kadar piştiğinde kenarlar inmiş, tart hamuru dümdüz olmuştu. Yinede Çınar'a fırında hamur pişerlen nasıl kabarcıklar çıktığını, ne gibi değişimler olduğunu göstermek iyidi. Hamuru fırına sürerken çatalla bazı yerlerini delin. Fırında kalma süresi, pişip, renginin pembeleşmeye başladığı süredir. 25 dakika bizim tartımız için yeterli oldu. Kremayı muhallebi gibi pişirip, soğuk olarak tart kekinin üzerine sürün. İki portakalı halka halka dilimleyip, soğuk muhallebinin üzerini kaplayın. En üstede limonlu jöleyi tarifindeki su miktarına göre hazırlayıp dökün. Ta ta ta taaaa! İşte tartınız hazır. Afiyet olsun.




Bu soğuk günlerde, Çınarcıkla ben iyileşmek için ne yapacağımızı şaşırdık. En son aktardan ıhlamur alırken, lohusa şekeri gördüm. Ne güzel birşeydi o şerbet? Hemen aldım. Azıcık tarçın ve karanfille kaynatıp içiyorum. Ama çınar içmektense, yemeği tercih ediyor. Siz nasıl seversiniz?

7 Şubat 2011 Pazartesi

Portakal Reçeli

Size bu kış aylarında kahvaltıda yenecek süpper bir tarf vermek istiyorum. Genelde çilek, vişne ve kızılcık reçeli severim. Portakal reçeli benim için biraz riskli reçeldir. Çünkü fazla acı, ekşi, ya da aşırı tatlı olabiliyor. Dengelenmesi oldukça güç bir tat. En son Çeşme Ilıca Oteli'nde yediğim limon reçelinden sonra turunçgil reçeline küstüm. Allahım o nasıl berbat bir tattı öyle. Bildiğiniz acımsı, ekşi. Eşim evimizden çıkmayan hastalıktan dolayı pazardan bol bol mandalin, portakal alıyor. Renk renk elmalar (Çınar, ekşi yeşil, ben kokulu golden ya da sulu kırmızı, eşim ekşi her renk seviyor), sulu ayvalardan sonra mutfakta ne yapacağımı şaşırıyorum. Her akşam koca bir tepsi meyveyle bağdaş kurup halıya oturuyorum. Oğlumuz üç aydır sulu yemek yemiyor. Sulu yemek yemediği gibi pilav ve makarnayıda bıraktı. Bizde onu evde maymun gibi meyvelerle besliyoruz. Bir elma ya da mandalin yediğinde "oh yedi" diye sevinmeye başladık.
Tarifi Ümit Usta'nın yemek kitabından aldım. Tatlı portakaldan, tatlı, kokulu koca kavanoz reçelim oldu.



PORTAKAL REÇELİ
Malzemeler:
- 1kg tatlı portakal
- 1,5 kilo toz şeker
- 2 yemek kaşığı limon suyu ya da bir parça limon tuzu
- 750 gr su



Portakalların kabuklarını incecik rendeleyip ayıralım. Beyaz kalan portakalları biraz suda haşlayıp, beyaz kalın yerlerini ayıklayın. Ardından parmak ucu büyüklüğünde dilimleyin. Reçel tenceresinde 750 ml su ve toz şekerle koyu kıvamlı bir şerbet hazırlayın. Portakalları ve rendelenmiş kabukları şerbete atınca, suyunu bırakınca yine şerbet gevşeyecektir. Tekrar koyu kıvama gelince içine limon suyunu ekleyin. Ben kaynattıkça kaynattım şöyle 2 parmak kadar suyu uçtu. Fakat çok kıvamlı bir reçel olmadı.





Annem daha kıvamlı reçeller yapar. Yinede lezzeti oldukça iyiydi. Memnun kaldım. İş yerinden arkadaşım Azize Hanım tarifi yanlış yorumladığımı söyledi. Bir kere portakalların kabukları tamamen rendelenmezmiş. Sadece incecik, gözenekler ve aroma yayılsın diye azıcık rendelenirmiş. Portakalların beyaz kısımları soyulmamalıymış. Kabuklarıyla birlikte haşlayıp dilimlenmeliymiş. Bu sayede bergamot reçeli gibi daha kalın, bıçakla kesilen taneli ve azıcık acımsı bir reçel olmalıymış. Haklı olabilir. Bir tarife bakıp nasıl farklı değerlendirilebiliyor değil mi? Benim reçelim tatlı portakal reçeli oldu. Fakat bizim ailemizin damak tadına göre biraz sulu oldu. Yılların birikimi Azize Hanım'ın buna çözümü şöyle: "kavanozun ağzına bir tülbent geçir, ağzı açık bir halde buzdolabında beklet. Böylece soğukta, buzdolabında su kaybeder, kıvamlanır." dedi. Güzel çözüm değil mi? deneyeceğim. Yarın görüşürüz.

2 Şubat 2011 Çarşamba

Zencefil Şekerlemesi

Merhabalar,
Aslı Hanım 'ın zencefilli şekerlemelerini merak ettim. Aslında böyle yoğun tatlar pek bana göre değildir. Özellikle zencefil bana küçüklüğümün hastalıklarını, bala karıştırıp annem ve ananemin zor yedirdikleri günleri hatırlatır. Geçen yıl kız kardeşim Deniz, hasta olmayalım diye toz zencefil almış. Aslı Hanım'ın şekerleme tarifini okuyuncaya kadar unutmuş, gitmiştim ben onu. Yazıyı okuyunca beni,bir zencefil merağı sardı. Migros'tan taze zencefil aldım. Daha önce kurutulmuş zencefil ithalatı esnasında yamru yumru, fildişi renkli bütün zencefiller görmüştüm. Tazesini alırken yanımda reyon görevlisi geldi. "Ay bunu nasıl yiyorsunuz, berbat birşey. Çok acı." diye yakındı. Bende ilk defa aldığımı, gördüğüm bir tarife bakarak yapacağımı, kaynatarak acılığını alacağımı söyledim. "Yemesek olmaz mı?" sorusuna beraber güldük. Demek halk arasında bu bir sorunmuş.



ZENCEFİLLİ ŞEKER
Malzemeler:
- 100-150 gr zencefil (bir iri tane bize yetti)
- 1 su bardağo toz şeker
- Tuz



Zencefili alıp, incecik kabuklarını soyun. Daha soyarken kokusu ellerinize siniyor. Oldukça sulu bir baharat, ananas gibi. Tadını merak edip, şöyle bir çimdik ısırdığımda aroması tüm ağzıma yayıldı. O sululuktan beklenmeyecek bir aroma barındırıyor. İncecik, olabildiğince verev doğrayın. Küçük bir tencerede sadece suyla haşlayın. 10 dakika kaynasın, suyu döküp yeni su ekleyin. 10 dakika daha kaynasın. Bu şekilde 4 kere kaynatın (acılığının çıkması için). Küçük bir tencerede tuz, şeker ve bir bardak suyla basit şurup hazırlayın. Haşlak zencefilleri bu şerbete atın ve 20 dakika daha haşlansın. Tencereden süzmeden, kapağını kapatarak bir gün bekletin (ben bir gün beklettim, orjinal tarifte 3-4 saat bekletmenin yeterli olacağı söyleniyor). Ardından taneleri toz şekere bulayın.

Bence tadı fena değil. Özellikle annem çok beğendi. Natur Drops marka zencefilli şeker piyasada satılıyor. Evde, yakınınızda zencefil seven varsa, yapıp hediye edebilirsiniz. Merakla başlayan zencefil şekerlemesi, bana değişik lezzetler ve faydalı bilgiler bıraktı. Daha önce taze zencefil hiç kullanmamıştım. Geçenlerde yaş pastada denedim ve bence çok güzel oldu. Sanırım bu aralar çikolatadan ve vanilyadan biraz sıkıldım. Hoş kokulu, değişik bir lezzet oldu. Zencefilli ürünleri tavsiye ederim. Afiyet olsun.

Zencefil hakkında bilgi edinmek için tıklayın